Hakan Demir ile BurayaBirBak blog röportajı

Hoş geldiniz Hakan Bey, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Asıl ben sizlere teşekkür ederim. Bu benim için gerçekten önemli bir olay. Çünkü daha fazla insana ulaşmak en büyük amacım.

Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben esasında bir yazarım yani tasarım, kodlama gibi işlerden anlamayan bir insanım. Bilişim dünyasına girmemin sebebi de yazdıklarımı duyurmak, insanlarla paylaşmak. Üniversite eğitimimi Ankara üniversitesi eğitim fakültesi, sınıf öğretmenliği bölümünde tamamladım. 1984 doğumluyum. Kendim hakkında bu kadar bilgi de yeter sanırım.

Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

Bilgisayar her zaman hayatımın bir parçası oldu. Bilgisayarda araştırma yapmayı, yeni şeyler bulup okumayı, kısacası öğrenmeyi seviyorum. İlk kullanım zamanlarımda tabiî ki küçük yaşta olduğumdan dolayı bu amaçların dışına çıkmışlığım vardır. Fakat son yıllarda işime yarayabileceği şekilde kullanıyorum onu.

Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

Hali hazırda zaten birçok yazım vardı. Sürekli denemeler, şiirler yazarım. Bir gün wordpress ile uğraşmaya başladım ve bu yazıları paylaşmam gerektiğini düşündüm. Böylelikle blog hayatım başladı. Blog yazmamdaki tek amacım insanlarla fikirlerimi, duygularımı paylaşabilmek. Kesinlikle hiçbir maddi getiri amacı gütmüyorum.

Blogunuza verdiğiniz isim ve slogan nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

Blogumun ismi “burayabirbak”, sloganı ise “bakmayan bin pişman!”. Burayabirbak ismi insanların internetteki yüzlerce aynı bilgiden ve birbirinin aynısı yazıdan ziyade farklı şeyleri okumalarını sağlamaya çalışmaktı. Sloganım ise insanların ilgisini çekmek için açıkçası.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Yazmak içten gelen bir duygudur. Dolayısıyla bloguma yazdığım yazıları önceden kağıt kalem kullanarak yazıyorum, aniden içimden gelerek. Yazdığım yazıları birkaç kere imla kurallarına ve anlatmak istediğimi tam anlatabilip anlatamadığıma göre değerlendiririm. Hergün yazmak gibi bir zorunluluk hissetmiyorum yani. Tabiî ki hayatın karmaşası içinde yazmadan geçirdiğim günler oluyor. Bu günlerimin boş olmasını ve sadece yazmaya odaklanmayı çok isterim ama maalesef hayat.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Blogunuzu diğer bloglardan farklı kılan özellikler nelerdir?

Tamamen özgün bir içerik olmasının tek sebebi, hiçbir alıntı olmadan sadece kendi yazılarımı paylaşmam. İnternette birbirinin aynısı onlarca içeriğe rast gelmeniz çok mümkün. Arama motorlarında bir şeyi arattığımda bir bilginin onlarca farklı isimle fakat aynı şekilde karşıma çıkması açıkçası benim hoşuma gitmiyor. Bu yüzden tamamen bana ait olan yazılarım farklılığımı yaratıyor. İnsanlar yazılarımı okuyunca, bir cümle bile onlarda bir iz bırakıyorsa eğer bu benim için eşsiz bir mutluluktur. Tabiî ki insaların okudukları yazılarıma yorum yapmaları da ayrı bir sevinç benim için.

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Blog yazmak bir zorunluluk olarak görüldüğü an o insan hemen o blogu kapatmalıdır bence. Çünkü bu bir hissiyat gerektirir. Zorunlulukların eline düşülürse o zaman ne yazan zevk alır, ne okuyan. Bu yüzden ben her zaman yazmayı, okumayı ve okunmayı seven bir insan olarak hala ilk günkü gibi eğlenceli buluyorum.

Blogunuzun okuyucu sayısının artması ya da azalması üretkenliğinizi olumlu/olumsuz etkiliyor mu?

Benim felsefem yazılan bir yazının illa ki bir insana ulaşacağıdır. Bir yerde insanlarla mutlaka buluşacağım daha doğrusu yazılarım buluşacak. Bu yüzden okuyucu sayımın artması beni çok mutlu eder ama inanıyorum ki ben yazmaya devam ettikçe takip edenlerim de artacaktır. Ama okunmazsam bile üretkenliğimde bir azalma olmaz çünkü ben yazarken o kalemde içimi kağıda aktarıyorum. Benim meditasyonumdur bu.

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Şu an blogumda henüz yayınlayamadığım onlarca şiirim var. Bu şiirlerim şu an bir yarışmada yarıştıkları için yayınlayamıyorum. Yazılarım dışındaki en büyük projem şiirlerimdir.

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Bence tükçe içerikli bloglar olarak gayet iyi bir yol kat ediyoruz. Yani aramızda bir fark olduğunu sanmıyorum. Türkiyedeki blog yazarları ve bu kişilerin kendilerini sürekli geliştirmesi bizleri onlardan daha da iyi kılıyor bence. Tabiî ki bunda sizin gibi bloglara destek verenlerin katkısı da büyük.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Bloglar kesinlikle büyük güç. Bir gün mutlaka çok çok önemli yerde olacaklar. Şu an için bundan bahsedemesek bile bir gün kesinlikle bu olacak. Bunun en büyük göstergelerinden biri de son zamanlarda hemen her gazetenin bir de blog sayfası açmasıdır.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Blog dünyasıyla tanıştığımda tanıdığım en iyi bloglardan biri sivrisinema.com’dur. Gerçekten iyi hazırlanmış bir proje ve ekip. Sinema üzerine iyi incelemeler mevcut. Bunun haricinde cansucar.wordpress.com var. Orada da yazarın güzel röportajları ve kişisel çekimleri olan fotoğrafları var. Bu iki blogu herkese de tavsiye ederim.

Bir gün birileri çıkıp blogunuzu yüksek bir fiyatla satın alınmak isterse, tepkiniz ne olur?

Kesinlikle böyle bir şeyin teklif edilmesine bile izin vermem ki başta da söylediğim gibi bu blogu yazmamdaki tek amacım paylaşım, kesinlikle maddi kaygım yok.

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan ya da yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Gerçekten yazmayı ve paylaşmayı seviyorlarsa hiç bırakmasınlar. Bir gün mutlaka birileri onları okuyacaktır. Tamamen kendileri olsunlar, kendileri yazsınlar ve tabii ki tanıtımını da ihmal etmesinler

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Ben teşekkür ederim.

Hakan Demir’ in bu farklı ve hoş bloguna burayabirbak.com adresinden erişebilirsiniz.

Siteniz için sizinle de ücretsiz bir röportaj yapabiliriz

Yorum yapın