Tuşların Tıkırtısı blogu ile röportaj

Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Blog yazarının isteği üzerine bazı kısımlar yayından kaldırılmıştır.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Bazı günler hiç bakamıyorum ama baktığım zaman 3-4 saat ayırıyorum. Belli bir zaman aralığı yok aslında. Diğer blogları okumaya çalışıyorum, insanların yaşadıklarını okumak nedense zevkli geliyor.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

İçimden geldiği gibi yazıyorum, blogumu özgün yapan da budur sanırım. Kim ne diyecek diye hiçbir zaman yazmadım, yazmam.
Her blogger kendi yazılarıyla özgündür zaten ama eğer biri beğenmedi diye o beğenilmeyen şeyi değiştirirse tüm orjinalliğini yıkar. İnsanın eğer yazacaksa içinden geldiği gibi yazması gerektiğini düşünüyorum, aksi halde çok itici ve yapay duruyor.

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Her gün yazacağım diye bir zorunluluk hissetmiyorum. Bazen hiç yazmak istemediğim oluyor ama bu beni uzaklaştırmıyor. Bunun sebebi, blogu kendimi en rahat ifade edebildiğim yer olarak görmem.

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Proje yerine geçecekse eğer şimdilik dgs adlı bir belayla uğraşmaktayım.

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Bence var. Yabancı dildeki bloglar bana çok soğuk geliyor. Blogu para kazanma aracı olarak gördükleri için içlerinden geldikleri gibi yaz(a)madıklarını düşünüyorum. Diğer insanların zevklerine göre değişiyorlar. Saray soytarısı gibi. Tabii hepsi için geçerli değil.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Gündem konusunda bilgisi olan blog yazarlarının yazılı veya görsel medyayı etkilememesi için bir sebep yok. Gazetede yazan bir köşe yazarıyla gündem hakkında yazan bir blog yazarının hiçbir farkı yok. Hatta internet ortamının gazeteye ulaşmaktan çok daha kolay olduğunu hepimiz biliyoruz.

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Gerçekten çok fazla blogu takip ediyorum. Ama hergün ”Bakalım bugün ne yazmııış…” diye baktığım bir kaç blog var. Pucca Günlük, Üfürükten Prenses, Lasombra, voodoo girl gibi.

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Tavsiye edebileceğim tek şey samimi olmaları. İçlerinden geldikleri gibi yazsınlar ve gerçekten yazmak istiyorlarsa yazsınlar, okuyucu kitlesi için yazmasınlar. Okuyucu kitlesi için yazmak, okuyucunun isteğine göre yazmaktır bana göre.

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Ben de çok teşekkür ederim, gerçekten çok zevkliydi. Pdfdergi’ye de başarılar diliyorum.

Tuşların Tıkırtısı isimli bloga tuslarintikirtisi.blogspot.com adresinden erişebilirsiniz.

Yorum yapın