Estherin Kazanı blog röportajı

Blog yazarları ile röportajlarımız devam ediyor, sıradaki blogumuz estherinkazani.blogspot.com

Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Rica ederim benim için gerçekten heyecan verici, bu ilk ropörtajım

Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

1986 İstanbul doğumluyum, İlköğretim ve liseyi de İstanbul’da okudum. Fotoğrafçılık eğitimim için Londra’da yaşıyorum şuan. Pek bir farkım yok diğer yaşıtlarımdan. Müzik dinliyorum, kitap okuyorum, arkadaşlarımla eğlenceli zamanlar geçirmeyi seviyorum, bildiğiniz gibi blog yazıyorum ve bu gerçekten benim için bir hobi halini aldı. Ailem İstanbulda yaşıyor ve yazları biraraya geliyoruz. Hayatım böyle geçip gidiyor…

Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

İlk olarak 6-7 yaşlarındayken tanıştım. Sadece “DIR” vardı oyunlarla dolu. Bilgisayarı oyundan ibaret olarak algılıyordum ve daha ilk gördüğümde aşık oldum. Bir çocuk için gerçekten eğlenceli bir ortam. Daha sonra bilgisayarımız bizi terketti ve uzun bir süre uzak kaldım. 17 yaşındayken yeniden biraraya geldik, artık internet vardı. Geniş ufuklara açılan kocaman bir pencere.

Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?

Blog yazmaya başlamadan önce, bir takım programlarla uğraşıyordum, photoshop benzeri, müzik dinleyebileceğim ve sosyalleşebileceğim sitelerde zaman harcıyordum. Derslerimle vakit geçiriyordum. Hayranlık duyduğum sanatçılar için hazır websiteleri yapıyordum, forumlara üye oluyordum.

Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

Küçüklüğümden beri günlük tutan bir insanım. Blogumda bu formatta zaten. Bloglardan haberim bile yokken, bu konu dünyada epey yaygınlaşmaya başlamıştı. Ben ilk kez bir arkadaşım sayesinde keşvettim, o bir bloggerdı. Merak sardım ve bende kendime bir sayfa açtım. 2 yılı aşkın bir zamandır da devam ediyorum yazmaya.

Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

Esther’in Kazanı. Esther, özel ilgi duyduğum Kabala öğretisiyle keşvettiğim bir kraliçenin ismi. Hayatından etkilenmiştim ve bu nicki aldım kendime. Kazan benim hayatımda pişenleri, bu pişen yemeğe malzeme katanları simgeliyor. Blogum dediğim gibi kişisel günlük formatında, hayatımda olup bitenleri yazıyorum, olmasını istediklerimi yazıyorum, her kişisel günlük gibi beni sevindiren, üzen, kıskandıran, sinirlendiren, heyecanlandıran herşeyi konu alıyorum.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Hiç tanımadığım insanların, benim hayatımı merak edip okuması, yorum yazması ilgilenmesi gerçekten çok hoşuma gidiyor. Bu bana büyük zevk verdiği için hergün güncellemeye çalışıyorum. En fazla 2 gün gecikmiştir yazılarım. İnsanların kolay uyum sağlayabilmesi için yazılarımı belli saatte yayınlamaya özen gösteriyorum. Sanırım günde 1 saat kadar zaman ayırıyorum, yazı yazmak ve yorumlara cevap vermeyi de katarsak. Bu yeterli gibi bence.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Söyleyecek pek bişey yok. Böyle düşünen herkese teşekkür edebilirim ancak.

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Şu sıralar böyle hissetmiyorum. Daha önce böyle hissetmiş ve birkaç ay ara vermiştim. Fakat geri döndüm ve uzun süredir yazmaya devam ediyorum. İlk günlerdeki gibi büyük bir zevkle yapıyorum bunu. Hatta insanların ilgisi arttıkça daha keyifli bir hal alıyor.

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Tabii ki. Mesleğim olacak olan moda fotoğrafçılığı için, kendime bir fotoğraf portfolyosu hazırlamakla ve buradaki bir üniversiteye kabul için tez hazırlıkları yapmakla meşgulüm.

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Yabancı içerikli bloglar bu işe daha özveriyle yaklaşıyorlar. Ben Türk bloggerların da aynı özeni göstermesini istiyorum. Yabancı içerikli blogların artılarını söyleyeyim; düzenli güncellenmek, tek amaçlarının pagerank yükseltmek olmaması, orjinal olmaları yani kopyala yapıştır yapmamaları, yazılarına koydukları fotoğrafları özenle seçmeleri, okuyucular için karışık olmayan, kullanışlı bir menü sağlamaları, imla kurallarına ve noktalama işaretlerine daha fazla dikkat etmeleri… Aklıma gelenler bunlar

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Oldular bile, dünyada da örneklerini görüyoruz. En bilineni Perez Hilton. Türkiyede de hızla basamaklar çıkılıyor, insanların blog okumaya ilgileri artıyor çünkü gün geçtikçe. Önemli olan orjinal içeriğiniz. Buna sahipseniz, insanların ilgisini çekebilirseniz eski alışkanlıklarından sıyrılıp sizi okumaya yönelebilirler.

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Doğru çok fazla blog takip ediyorum. Blogumda takip ettiklerimi görebilir herkes. Ama ilk aklıma gelen birkaçını sıralayayım; gaykedi.blogspot.com , damnthosenewyorkertitties.blogspot.com , salincaktaikikisi.com .

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Bu konuda bilmişlik etmek istemem, kendime de verdiğim tavsiyeleri söyleyeyim. Başlangıçta sabır göstermek gerekiyor. Blogumun ilk aylarında hiç yorum almıyordum. Sonra arasıra bir iki kişi gelip okumaya başladı. O zamanlar bu kadar ilgi de yoktu bloglara. Şimdi ilgi arttı ve daha fazla okur çekmeniz kolaylaştı. Bu durumda iş size düşüyor. Her zaman söylediğim gibi orjinal olmak önemli, insanların ilgisini çekebilecek şeyleri düşünmelisiniz. Kimse köpeğin ısırdığı adamla ilgilenmez, köpeği ısıran adamla ilgilenir. Bu basit bir habercilik kuralıdır. Bloggerlar da bu kuraldan yola çıkabilirler.

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Ben teşekkür ederim gerçekten keyif alarak yanıtladım. Ben de size ve tüm blogger dostlarıma başarılar diliyorum.

Estherin Kazanı bloguna estherinkazani.blogspot.com adresinden erişebilirsiniz.

Yorum yapın