Kırmızı Başlıklı Kız ile blog röportajı

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ: “Kötü kurt ile anneannemin bana komplo kurduğunu düşünüyorum!” diye karşılıyor bizi blogunda. Bu keyifli röportajı beğenerek okuyacağınızı umuyorum.

Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Hiç önemli değil, sizinle röportaj yapmak benim için bir keyiftir.

Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ben İzmir’de sade, hatta biraz asosyal yaşayan çatlak bir masal kahramınıyım. Aslında mesleğim müzisyenlik ve ben bir çelistim. Ama sözde olmayan kriz bizi de vurdu. 🙂 21 yaşındayım ve bir oğlum var. Ailemle birlikte yaşıyorum. Çok basit ve dopdolu bir hayatım var aslında.

Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

Bilgisayarla tanışmam sanırım 10 yaşındayken filandı. Yeni yayılan bilgisayarlı İngilizce kurslarından birine gitmiştim. Biraz nasıl yapılacağının kestirilememesinden, biraz da şansımdan ms-dos kodları bile öğrenmiştim. Benim için yeni ve keyifli bir dünya idi.

O zaman da yazı yazardım, hala yazıyordum. Bilgisayarın bir çok bilgiyi inanılmaz ufak boyutlarda saklayabilmesine ve el ile yazının zorluklarına sahip olmaması beni büyülemişti. Yazar yazar puntolarla, karakterlerle filan oynardım.

Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?

Şahsına münhasır bir tasarımcıydım. Genelde interneti değişik yazı karakterlerini veya tasarım programlarının yamalarını bulmak için kullanırdım. Ve tabii ki müzik…

Korsan yayını kesinlikle desteklemiyorum ama yeni çıkan bir grubun tarzını yazıyla değil, bir parçasını dinleyerek daha iyi anlarsınız. 🙂 Bu yüzden de internet üzerinden sanatçıların parçalarını dinleyebildiğimiz sitelerin daha fazla olmasını isterim. Tabii ki, belirli bir telif hakkı ödenerek.

Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

Nasıl denir, yazmaya başladığımdan beridir, yayınlamak konusunda kararlıydım. Belli bir edebi olgunluğa geldiğime inanınca da, internetten yayınlamaya başladım. Hali hazırda bir kitap da hazırlıyorum. Zamanla belki kitaplıklarda da yerimi alırım.

Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

KiBaKi, kırmızı başlıklı kızın, İngilizce karakterlerle yazılarak kısaltılması oluyor. İlk açtığım adresle ilgili ciddi sorunlar yaşadığımda ismimi taşımak zorunda kaldım. O zamanki adresimin çok uzun olduğundan yakınan sevgili okuyucularım için bir kolaylık olsun istedim.

Kırmızı başlıklı kıza gelince, çocukken en sevdiğim masal kahramanıydı. Masalların kendine has şifreleme sistemleri vardır. Her karakter, her olay veya tasvir, aslında günlük hayatta yaşadığımız sorunları işlemektedir.

İşte bütün masallar içinde benim hayat hikayeme en uygun olanı kırmızı başlıklı kızın hikayesiydi. Blogum da bundan bahsediyor. Belki de “kırmızı başlıklı kız günümüzde yaşasaydı ne olurdu?” başlığı altına da toplanabilir. Bunun haricinde, dinlediğim müzikler ve gruplar hakkında da yazıyorum. Bence müzik Tanrı’nın sesidir ve herkese duyurulması gerekir.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Vallahi nasıl söylesem, neredeyse her anım blogumu düşünmekle geçiyor. Gerçek bir hayatım yok yani. 🙂 Şaka bir tarafa, neredeyse her gün bir yazı eklemeye çalışıyorum. Blog benim kişisel bir terapim gibi oldu.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Blogda birkaç tane kategorim olduğunu görebilirsiniz. Ben elimden geldiğince paylaşmaya çalışıyorum. Sadece kendimi de değil, düşündüklerimi, kafamı kurcalayanları, isyanlarımı ve benim içime sığmayan, gözlemlediğim hayatları… İnsanın hayatında bir çok şey oluyor ve bazen takılıyoruz gerçekten.

Belki bir kişiye bir cümle, bir kelime verebilirim. Ya da okuyucu; “bunu bende yaşadım, evet, yalnız değilim.” der okurken. Mesaj da değil, çünkü ben yazarım ama siz ne almak isterseniz onu okursunuz. Bir hikayemde de yazmıştım. “içimizde kocaman bir sevgi var, ama paylaşmazsak ne anlamı kalır ki?

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Dediğim gibi, blog benim terapim. Blogda atamadıklarımı, klasik olarak, alışverişte atıyorum. 🙂

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Şimdilerde bir online oyun projemiz var. Onun senaryosu çok başımı döndürüyor. Daha önce hiç bu kadar büyük çaplı bir şeye kalkışmamıştım. Ama bitince güzel olacak gibi. 🙂

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Açıkçası yabancı dilde yazılmış bloglardan çok az takip ediyorum. Benim için kişisel paylaşım öncelikli olduğundan, pek farklı değil gibi geliyor. Dünyanın her yanında insanlar benzer şeyler yaşıyorlar. Öte yandan Türk bloglarını daha samimi bulduğumu itiraf etmeliyim.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Medyayla pek alakası olmayan bir insan olarak bu konu beni çok açmıyor. 🙂 Öte yandan blog mesleki açıdan hazırlanma mekanına dönüşebilir diye düşünüyorum. Bir tür özgeçmiş çalışması olabilir. Basitçe moda/tasarım okuyan bir genci düşünelim.

Tasarımlarını, diğer tasarımlarla ilgili düşüncelerini blogunda yazmaya başlayarak eleştiri yeteneğini geliştirebilir. Tasarımlarını ilgilenen bütün insanlara açabilir. Hatta iyiyse, işe başladığı anda tasarımlarını giyebilecek bir kitlesi bile olabilir. 🙂

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Hımm.. bir düşünelim. Ceset izleri’nde kendimi görüyorum, Geyik mühendisi’yle edebi havadan kurtulup rahatça geyik yapabiliyorum. Fikri haller insanı düşünmeye sevkediyor. Mascix’de sağolsun kod konusunda çok yardımcı oluyor. Nasıl desem, teknoloji dinazoru olmak zor. 🙂

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Ben yazmaya başladığımda çok tepki aldım. Bir kere insanlar uydurma bir karakter olduğumu söyleyip durdular. Sonra berbat yazılarım olduğunu, şikayet edeceklerini bile söyleyenler oldu.

Açıkçası pek destek aldığımı söyleyemem. Evin içinde de bilgisayar başında geçirdiğim zamanın artmasından şikayetçi olan çoktu. 🙂 Şöyle ki, yakın zamanda yaşadığım blogun “çevrimdışı” olması sürecinde bir şeyi fark ettim. Bana o kadar iyi geliyormuş ki yazmak, yazmayınca eksiklik hissediyormuşum.

İnsanlar da yavaş yavaş eksikliğimi hissetmeye başlamışlar. Bu her şeye rağmen hissedilmesi gereken bir duygu. Hayatta her şeyiniz olabilir ama işe yaradığınızı hissetmek istiyorsanız paylaşmaya başlayın! Bana da bir mail atıverin, blogunuzu ilk takip edenlerden biri de ben olayım. 🙂

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Asıl ben teşekkür ederim. Gerçekten çok güzel bir çalışmaydı. Bütün arkadaşlarınıza “kolay gelsin” dediğimi söylemeyi unutmayın! 🙂

Kırmızı Başlıklı Kız’ ın bloguna kibaki.sifavi.com adresinden erişebilirsiniz.

Yorum yapın

Kırmızı Başlıklı Kız ile blog röportajı” üzerine 5 yorum

  1. Alışkanlık yaptı galiba, iki günde bir blog yazarlarıyla röportaj yapıyorsunuz.