Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim..
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
89 İzmir doğumluyum. Sosyoloji okumaktayım. Zamanımın büyük çoğunluğunu fotoğraf çekimleri, düzenlemeleri ve çeşitli fotoğraf çalışmalarına ayırmaktayım. Daha önceden web tasarımı yapıyordum bir süre önce bıraktım ve fotoğrafla daha çok ilgilenmekteyim. Şimdi ise çok az olan kodlama bilgimi rock müzik grubu Meyan için kullanıyorum.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Ortaokul yıllarında çok merak ettiğim bir konuda araştırma yapmak için elimdeki kitaplar yetmiyordu ve bir arkadaşım bilgisayar’ı önerdi. Tabii o zamanlar şu anki kadar yaygın değildi bilgisayar ortamında ödev yapmak. Her çocuk gibi ödev yapma bahanesiyle oyun oynamaya ayırırdım zamanımı.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Müzik konusunda çok fazla şey öğrenmek istiyordum ve bana her şeyi öğreten açık bir dille anlatan bloglardı. Herkes kendi düşüncesini resmi bir dille yazıyordu sahip oldukları blog adreslerine. Artık iyi bir okur olmuştum sıra iyi bir yazarlıktaydı. Akabinde bir arkadaşımın kendine blog sayfası açmasıyla başladı her şey. Onun yazıları akıcı dili bana cesaret verdi.
Blogunuza verdiğiniz isim ve slogan nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Bir konser krtiği yazmıştım ama yazıma bir türlü başlık bulamıyordum. Bir arkadaşımdan yardım istedim ve o da bir anda Kafamın İçi! Dedi. O an çok farklı geldi bana. Hem kritğimin başlığı hem de blogumun adı oldu. Blogumda gittiğim konserlerin, eni çıkan rock albümlerinin kritiklerini, albüm aşamasında olan sanatçıların hangi aşamada olduklarını kendi fikirlerimle ifade ederek yazıyorum. Ayrıca artık yeni bir köşe oluşturdum. Rock müzik sanatçılarıyla, fotoğrafçılarla, tasarımcılarla röportajlar yapmaya başladım. Bazen de kişilerle reklam anlaşması yapıp onların program tanıtımlarını veya internet sitesi tanıtım yazılarını yazıyorum.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Benim tarzım zordur. Blogumda çok zaman geçirmem için her hafta bir sanatçının/grubun albüm çıkarması ve benim her hafta konsere gitmem lazım. Maalesef bu mümkün olmuyor. Ama alternatifler yaratmaya çalışıyorum. Röportajlarımı, fotoğraf çekimlerimi yayınlamak gibi…
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Blogunuzu diğer bloglardan farklı kılan özellikler nelerdir?
Benim blogumda sadece yazarın düşünceleri yok. Yazacağım konu hakkında çevremdeki insanların fikirlerini alıp kendi fikirlerimle harmanlayıp yazıyorum. Ayrıntıya girmeden en çarpıcı olan noktaları bulmak için çabalıyorum. Bilgimin yetmediği yerde konuyla ilgili sanatçılara danışıp en doğru şekilde yazmaya çalışıyorum.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Hala büyük bir keyifle yazıyorum. Ama doğruyu söylemek gerekirse uzun bir zaman yazmadığımı fark edince biraz kendimi zorunlu hissediyorum beni takip edenlere karşı. Sanırım birazda ilham meselesi bu iş. Hala kritiğini beklettiğim birçok konser ve albüm var…
Blogunuzun okuyucu sayısının artması ya da azalması üretkenliğinizi olumlu/olumsuz etkiliyor mu?
Elbette. Çünkü ne kadar çok ilgi olduğunu görürseniz o kadar şevkiniz artıyor ve bunu bir sorumluluk olarak görüyorsunuz. Genelde günde 200-300 ziyaretçim oluyor bu benim için çok büyük bir rakam. Bunu gördüğüm zaman hemen klavyeme sarılıp bir şeyler yazıyorum ve zamanı gelince yayınlamak için saklıyorum. İlla ki ziyaretçi sayımın çok düşük olduğu zamanlar da oluyor. Küçü bir hayal kırıklığı sonrası yazmak için zorluyorum kendimi..
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Şu anda yoğun bir şekilde yaz çekimleri için çalışıyorum. Portre fotoğrafları adı altında bir projem var haziran gibi başlayacağım.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Türkçe bloglar son zamanlarda çok iyi bir yolda ilerliyor. Eskiden internet kullanıcıları bir konu hakkında bilgi edinmek için forumlardan yardım alıyordu ama artık bloglara ciddi bir yönelme var. Yabancı bloglar da gördüğüm kadarıyla çoğu yorum yapmak yerine yazacağı konunun içeriğine girmeden az/öz olarak tabir ettiğimiz şekilde yazıyorlar. Ama elbette gözümden kaçan yoruma dayalı bloglarda vardır..
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Dediğim gibi forum devri bitti blog devri başladı. Bence blog yazarlarının medyatik olma gibi bir kaygısı olmadığı için bir alternatif olma düşüncesine de sahip değiller. Medya için sözlükler yetiyor sanırım.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Açıkçası çok fazla izlediğim blog yok. Favori olarak meren.org ve berkgun.com.tr ‘yi daha sık takip ediyorum. Ama sanırım şu anda berkgun.com.tr bir yapım aşamasına girmiş.
Bir gün birileri çıkıp blogunuzu yüksek bir fiyatla satın alınmak isterse, tepkiniz ne olur?
Muhtemelen büyük bir tepki veririm. Çünkü orada beni birikimlerim emeklerim var. Hiçbir zaman maddi açıdan bakmadım bloguma. Emek benim için çok önemlidir.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Yazmaya başlamadan önce iyi bir okuyucu olmalılar ve araştırmayı sevmeliler ve en önemlisi hangi alanda yazmak istediklerini bilmeliler. Okuyucu kitlesine kavuşamayanlar da öncelikle iyi bir reklam yapmalılar, insanlara neler yazdıklarını net ve anlaşılır bir dille anlatmalılar.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Ben teşekkür ederim. Kolaylıklar dilerim..
Fotoğrafla ilgilenen herşeyi fotoğraflamak isteyen, müzikle arası iyi olan ve sosyoloji öğrencisi olan Cansu Uçar’ ın Kafamın içi isimli bloguna cansucar.wordpress.com adresinden erişebilirsiniz.
dergi bana ait değil 🙂 dergi piyasada satılan ve Alkım yayınlarına ait bir dergi. Eğer Beiktaş’taki Alkım kieabtvine uğrar ve bu isteiğini dile getirirsen, Refik halid Karay’ın belki bir eserini değil ama hayatını işledikleri bir dergiyi sana sunacaklardır.