Aklıma Gelmişken sloganı ile 2kilobyte.org adresinden yayın yapan Feveran ile blog röportajları serimiz devam ediyor. Bu keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz.
Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Pdfdergi gibi tamamen desteklediğim bir platformda blogumu tanıtma imkanı sunduğunuz için asıl ben teşekkür ederim 🙂
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Hobi olarak el atmadığım ne kaldı bilmiyorum. Bilime ilgim büyüktür. Ansiklopediler, popüler bilim kitapları ve dergilerle büyüdüm. İlkokulda bir şekilde çok başarılıydım, böylece iyi bir liseyi kazandım. Lisede karşılaştığım olaylar beni bilimden soğuttu. “Fen lisesinde bile bilim es geçiliyorsa …” şeklinde düşüncelerden kendimi alıkoyamadım. Okul dersleri herşeyden önemliymiş neyse…Sonrasında biyomühendislik bölümüne gittim. 2011’de mezunum bir aksilik çıkmazsa 🙂 Bilimin yanında edebiyat, sinema ve müzik de ilgimi çekmiştir hep.
Müzik tarzı olarak oyun fon müzikleri, hip hop ve turntablism. Fakat sadece tüketici olmakla yetinemedim. Yeteneğim olduğuna inandığım için bu alanlarda kendimi geliştirdim. Şarkılar yazdık, arkadaşlarla bir grup oluşturduk. Bilgisayar ortamında amatör olarak kayıtlar aldık. Bunların dışında doğa gezilerini, motor sporlarını (en azından takip etmeyi) severim. Hayatı geçirirken niçin yaşadığını aklından çıkarmayan insanlardan olmak istemişimdir hep.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
1997 yıllarında ilimizde (Kırklareli) ilk defa internet kafe açılmıştı. Bir arkadaş bizi çağırıp orada bilgisayarda bildiklerini göstermek suretiyle hava atıyordu 😀 . Evimize bilgisayarın gelişi ise : 1999 yılıydı, 10 yaşlarındaydım (meşhur Veezy’nin kurbanlarındanız) 😀 Hani şu 3 yıl taksit ödeyerek bilgisayar sahibi olma kampanyaları, tabi internet hediyeliydi. Bilgisayar benim için çok önemli bir aletti. Her ne kadar monitörünü beyni sansamda ilk zamanlarda, önüne geçip oturmak bile çok heycan vericiydi. Babamdan izin alıp haftada 1 saat açıp kapatıyordum.
Babam niye izin alıyorsun, istediğin gibi takıl dediğinde herşeyi salladım ve giderek artarak haftada 25 saat seviyelerine çıktım 😀 Paintte resim çizmek, wordpad’de yazı yazmak bile çok zevkli geliyordu. 2000 yılında ilk defa bir bilgisayar dergisi aldım. İlk zamanlar en çok oyun oynayarak, internette gezinerek geçti. 2002 yılında format atmayı, yeniden kurmayı öğrendim 2003’de de 6 boyunca linux kullandım (gururla söylüyorum :D).
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
İnternet sitesi daha doğrusu sayfaları yapmak çok ilgimi çeker hale gelmişti. Html mantığını kavrayınca tek kelimeyle dünyam değişmişti. İşin içine hazır javascriptler, grafikler de girince web sayfaları yapmaya başladım. Diğer yandan ilk web sitem lise hazırlıkta bir arkadaşı sinir etmek için açtığım küfür dolur bir sayfaydı 😀 bir hafta sonra kapattım tabi. Bu arada bir çok forum sitesinde aktif olarak özgün içerikler yayınlıyordum.
Çevremdeki insanlara, arkadaşlara bilgisayar yazılımları hakkında bilgiler veriyordum. 1 sene sonra cep telefonumla ilgili bir web sitesi açtım hiç bir türk sitesinde olmayan oyunlar, ipuçları ve yazılımlar içerdiği için çok tutuldu. Bir bilgisayar dergisinde tanıtıldı. Hack olayına da ( daha doğrusu lamerlik) girmiştim. Başarılı da olmuştum 😀 Bilirsiniz işte böyle işlerde uğraşırken yaptıklarınızı anlatmak çok zevklidir.
Hani kibirlenme makamında değil, aynı işlerde uğraşan başkalarına da fikir olur ve sizin de değişik şeyleri öğrenmenizi sağlar. He tabi blogculuğa geçişimin en büyük nedeni bir iki forum sitesinden ban yemem oldu. Oysaki çok faydalıydım. Kendi kendime dedim, ben özgürüm 😀 Önce hazır bir blog servisinde sayfa açtım. Yaptığım çalışmaları koyuyordum. İlk başlarda çok yazmazdım. Daha sonra wordpress’e geçtim. Son olarakta dns ve alan satın aldım.
Blogunuza verdiğiniz isim ve slogan nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Aklımda çok çeşitli isimler vardı, hepside aynı manayı karşılıyor. Ben 2kilobyte.org’u seçtim. Slogan ise ” Aklıma gelmişken yazmakta fayda var” . Site sloganı blog açma sebebimle aynı. Klişe ” Bilgi paylaştıkça çoğalır” olgusu… Ben bildiğim farklı bir şeyi paylaşırsam ne kaybederim (vakitten başka :D) Sen benden daha fazla bilsen, ben yenilmiyorumki, beraber daha da ileri gitmiş oluruz .
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Kesinlikle yeterli vakit ayıramıyorum. Sadece tatillerde yazıyorum. Bunun birinci sebebi yazmaktan çok konuşmayı sevmem, her zaman yazma isteğimin olmaması, ikincisi de okul ve sair şeyler
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Blogunuzu diğer bloglardan farklı kılan özellikler nelerdir?
Dilimin sağlam ve ispatçı bir yapıda olduğuna inanıyorum. Yazılarımda daha önce bahsettiğim bilmekte rekabetin anlamsız olduğu görüşümü yansıtıyorum. Bu her blogta yok. Bazen çok ünlü bloglarda bile bilmenin maharet olduğunu söyleyen yazılar görüyorum. Halbuki bilmek değil yapmak maharettir. Kitaplar zaten herşeyi bilir, isteyen gider bakar. Bilmek yapmaktan çıkar. Söylediklerimde hep bunu vurgulamaya çalışıyorum.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Tabi bir insan olarak her zaman düşündüklerimi söylemek istemiyorum. Özellikle güncel olaylara yorum yazarken sıkılarak yazdığım oldu. Hatta yeni bir kategori sistemi yapmayı düşünüyorum. Yazıları yazma isteğimi 5 üzerinden puanlayarak ayırmak güzel fikir olabilir.
Blogunuzun okuyucu sayısının artması yada azalması üretkenliğinizi olumlu/olumsuz etkiliyor mu?
Okuyucu sayısındaki değişmeler benim için çok önemli ama ne azalmasını bir sorun ne de artmasını bir ödül olarak görmüyorum. Bunlar için kriterlerim daha çok iyi yorumlar oluyor.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Php ve sql bilgim yeterli olsa yapacağım özgün web site projeleri var. Bunları bazı arkadaşlarla paylaştım. Ama vaktim ve tecrübem olmadığı için yapamıyorum, fikir olarak kalıyor.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Bence çok net ayrımlar var. Yabancı bloglarda dediğim tarzda; kendisine faydalı olmak için yazıyor yazar. Gösteriş için, okunmak için yazmıyor. Bir kere yaptığı somut ve özgün şeylerden bahsediyor. Ama bizim yazarlarımızın çoğunda bunu göremiyorum. Bunun bir sebebi de insanların bahsettikleri şeylere olan konumu sanırım. Bizimkiler ilgi ve bigli sahibi olduğu için yazıyor ama adamlar işleri o olduğu için yazıyor. Tabi bu dediklerim teknoloji ve bilim blogları için geçerli. Kişisel günlüklere bunu uygulayamayız. Hatta kişisel sitelerde türkçe bloglar daha başarılı bence.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Bloglar medyayı geçecektir. Dergiler kapanacak yada pdf ortamına geçecektir. Bu yakın. Bir çok örneği mevcut. Çok mu sert oldu 😀
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
İsim olarak takip ettiğim çok yok. Çünkü kimsenin yazdığı herşeyle ilgilenmiyorum. Friendfeed’de ekli olan kişiler var. Ortaya karışık yani benim takip etme durumum. Ama pilli.com sitelerini hep takip ederim. He birde size bahsettiğim güzel bir teknoloji blogu örneği vereyim: http://gro.tiiy.yiit.org/
Bir gün birileri çıkıp blogunuzu yüksek bir fiyatla satın alınmak isterse, tepkiniz ne olur?
Satarım. Yenisini açarım sorun değil 😀
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
1 Moralinizi bozmayın.2 Google zaten var olan şeyleri buluyor yeni şeyler yazın. 3 Uğraşmadığınız şeyleri yazmayın. 4 Yazdığınız şeylerle uğraşmayın. 5 Eleştirmeyin kimseyi 😀
Yazdığınız şeyler nadir bulunan türden faydalı şeylerse boşverin gitsin hit sayısını..
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Dileğim Pdfdergi hak ettiği ilgiyi görsün. İnternet o kadar geniş bir yayın organı ki birileri böyle projelerle güzel şeyleri ortaya çıkarmazsa kalabalıkta hiçbir şey bulamayız. Bir kez daha teşekkür ederim iyi yayınlar…
Bu güzel bloga http://2kilobyte.org adresinden erişebilirsiniz.