Blog yazarları ile yaptığımız röportajlar serimiz Gülhan Gülez’ e ait Çin Macerası blogu ile devam ediyor. İşte bu keyifli röportaj sizlerle:
Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben çok teşekkür ederim.
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1985 istanbul doğumluyum. Kendimi bildim bileli hep yeni ve ilginç şeyler öğrenmekten hoşlanmışımdır. Bu yüzden üniversiteden mezun olduktan sonra Çince öğrenmek için Çine gitmeye karar verdim ve şimdi Şanghay’dayım.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Bilgisayarla ilk tanışmam arkadaşımın beni “oğlum süper oyunlar var bak” diyerek internet cafeye götürmesi sayesinde oldu. Yarım saat sonra araba yarışı oynamaktan sıkılıp internete girmiştim. Daha sonraları zamanımı frontpage diye bir programın varlığından habersiz öğrendiğim ilk dil html ile site yaparak geçirmeye başladım. O gün bu gün internetteyim.
Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
Tabiki, ben zaten hali hazırda web tasarımcısıydım. Yani birçok kişi & şirket için zaten site yapmışlığım vardı ama kendim hariç. Boş vakitlerimin büyük çoğunluğunu internette birşeyler araştırarak geçiriyordum. Hala da öyle.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Hep içimde vardı sanırım birşeyler hakkında yazma isteği. Ama sanırım buraya (Şanghay’a) gelmeye karar vermem bunu tetikleyen ilk şey oldu. İnternetten ilk araştırdığımda bu ülkenin ve kültürün birçok ilginç yanı olduğunu farkettim ve biraz da arkadaşımın iteklemesi ile ilk blog alan adımı aldım. İçine birşeyler yazmaya başlamam 1 sene sonrayı bulsa da buna değdi diyebilirim. Zaten okuyunca siz de bana hak vereceksinizdir diye düşünüyorum.
Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Çin bize çok yakın bir ülke değil. Kültür olarak da çok farklı bir ülke olduğundan burada yaşadığım şeyleri ancak “Macera” olarak nitelendirebilirdim ve ismini “Çin Macerası” koymaya karar verdim. Çin Macerası’nda şuan sadece Çin ve Çince meraklılarının değil, ilgisi olmayanların da hoşuna gidebilecek birçok ilginç haber var. Yazmaya da devam ediyorum.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Bloguma hergün yazı yazmaya çalışıyorum. Bloga birgün yazı eklenmemiş olsa bile o gün taslak yazmış oluyorum. Şuan için bunu yeterli görmesem de yapacak birşey yok.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Kısaca açmak gerekirse Çin ve Çince ile ilgili herşey Çin Macerası’nın alanına giriyor. Onların kültürleri, eğlence yaşamları, bize ilginç gelen yiyecekleri, güzel yerleri ve düşünce yapıları bizim konularımızı oluşturuyor.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Bu konuda kendimi hiçbirşekilde zorunlu hissetmiyorum. Aksine insanların beğeneceklerini umduğum şeyler yazmaktan zevk alıyorum.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı?
Web tasarım işlerim ve Çince. Şuan için bu ikisi benim için en tepede.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Kesinlikle var diye düşünüyorum. Bu konuda dil bilmek biraz daha önem kazanıyor. Belki bir yemek blogu konusunda kültürümüzde bolca malzeme mevcut ama moda, internet, oyun gibi diğer alanlarda yurtdışından gelecek bilgileri aktarabilmek çok önemli. Bu durumda anadili ingilizce olan yada ingilizce bilen içerik üreticileri daha şanslı oluyor. Türk bloglarının da bu bilgi akışından yararlanabilmesi için dile biraz daha önem vermek şart malesef.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Bence belki çok yakın gelecekte değil ama kesinlikle mümkün. Bloglar diğer yayın organlarına göre bilgi akışının daha çok olduğu daha samimi ortamlar. Sürekli yeni birşeyler ekleniyor. Gazetelerin yazmaya cesaret gösteremediklerini bloglar yazıyor. Bu küçümsenmeyecek bir güçtür bence. Bugün birçok büyük firma reklamlarını blog yazıları ile harmanlayarak yada bloglar üzerinden yarışmalar yaparak yayınlamaya çalışıyorsa bu o gücün yavaş yavaş oluşmaya başladığının bir kanıtıdır.
Eminim birçok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Şuan aklıma gelenlerden bildirgec ve hafif.org en sık takip ettiklerimden.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Asıl önemli olanın içerik olduğunu sonra ise tasarımın geldiğini düşünüyorum. Yani hiçkimse bir siteye sadece tasarımı güzel olduğu için hergün girmez. Ama içeriğiniz farklı ve kaliteli olursa herkes sizi okumak için blogunuzu ziyaret edecektir.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.
Gülhan Gülez’ in Çin Macerası bloguna www.cinmacerasi.com adresinden erişebilirsiniz.
Bir Blog acmak kolayda onu güncel tutmak ve belli bir konu cercevesinde devam ettirmek gercekten zorn. güzel roportaj olmuş elinize sağlık.