Konuğumuz serdarozdemir.com blogunun yazarı Serdar Özdemir. Keyifli bir sohbet oldu, sonuna kadar okuycağınızı umuyorum. Röportaj sorularımız ve cevaplar aşağıda:
Hoş geldiniz Serdar Bey, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim nazik teklifiniz için…
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Kendim diye bir sayfa var bloğumda, oraya bile yazacak çok az şey bulabilmişken burada da zorlanacağım açık sanırım. Ama kestirmeden gideyim isterseniz… Tıp doktoruyum… Yazdıklarımın çoğu profesyonel meslek hayatımla ilgili değil ama… Blog sayfamın da öyle algılanmasını istemem doğrusu… Zaman içinde mesleki olarak değişik alanlara yönelimim oldu… Şu anda Tıp Eğitimi üzerine çalışıyorum… Çanakkale, İstanbul ve Denizli arasında yaşıyorum. Bunu burada açıklamak zaman ve yer alıcı olabilir biraz… Mesleki bazı gerekliliklerden dolayı diyelim… 37 yaşındayım… Ve bu hiç durduğu yerde durmuyor Yazmak, 9 yaşındaki kızımdan sonra en büyük tutkum sanırım… Fotoğraf çekmeyi de seviyorum… Spor yapar ve kendimi fit hissederdim birkaç yıl önce, geçti sanırım o günler
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Commodore 64… Ders çalışacağım diye zorlayarak aldırmıştım babama Kasetten yükleniyordu oyunlar… “Two On Two” diye bir basketbol oyunu vardı, onu çok severdim… Kaset sürücünün counter’ı 0’dan 99’a gelince yüklenirdi… Bazen tam 97-98’de error verirdi bilgisayar… Hadii başa sar kaseti tekrar yükle!! Sonra Amiga 500… Valla sorduğunuz iyi oldu, yâd ettim o günleri… Sonra inanılmaz hızlı gelişti tabii bu teknoloji… Şimdi düşününce her aşamasına yakından tanıklık etmişim sanırım…
Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
Yine yazıyordum aslında… Mesleki alanımla ilgili sitelere küçük tefek yazılarım oluyordu… Ama şimdiki ilgi alanım olan “öykücükler” blog yazmaya başlamamla gelişti… Bir de online oynanabilen kelime oyunları ile haşır neşirdim … Önceleri İngilizce sitelerden, sonra malum birkaç Türkçe site…
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Blog yazmadan önce kendi kendime karaladığım ya da bazı sitelerde yayınlanan yazılarımın belli bir yerde toplanmasının iyi olabileceğini düşündüm… Sonra ilginç bir şekilde bu düşüncemi hayata geçirmem gereklilik oldu… Fransa’da mesleki bir kongreye bir arkadaş grubu ile birlikte gitmiştik… Oradaki izlenimlerimi gezi notları şeklinde yazılı hale getirmiştim… Sonra bu yazıyı birlikte yolculuk ettiğimiz arkadaş grubuma e-posta ile göndermek yerine ortak ulaşılabilecek bir web alanına koymayı düşündüm… Bu bahsettiğim alan zaman zaman blog okuduğum Milliyet Blog oldu… Yayınladığım ilk blog yazım da bu gezi yazısıdır…
Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Daha önceleri yazdığım şeyleri “karalama” olarak betimlerdim… Milliyet Blog’daki sayfamın adı da “Karalamalar” dı… Sonra çeşitli bireysel blog denemelerim ve bu blog sayfalarına verdiğim farklı isimler oldu… Bu en son bloğumda ise “Yazdıklarım” ismini tercih ettim… Karaladıklarım’dan, Yazdıklarım’a olan isim değişikliği bu süreci tanımlarken anlamı kuvvetlendiriyor benim açımdan…
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Değişiyor aslında… Diğer uğraşlarımdan dolayı bazen hiç vakit ayıramadığım günler de oluyor… Bazen de saatlerce ilgileniyorum… Ama ortalamaya vurursak günde 1-2 saat arası diyebiliriz…
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Bu izlenim için teşekkür ederim öncelikle… Belirli bir çizgim olduğunu düşünüyorum… Bir büyük bütünün parçaları olarak düşünüyorum aslında Yazdıklarım’ı… Birbiri ile uyumlu ama kendi içindeki renkliliği sağlayacak kadar da farklılıkları olan… Öykücükler, denemeler, mizah ve fikir yazıları diyebiliriz genel anlamda (Mizahla fikri bilerek yan yana getirdim bu arada… Birbirini en iyi tamamlayan ikili bence)… Yaşamda çok tanıdık olunabilecek şeyleri, detayları ön plana çıkartarak, o detaylarda insanları yeniden düşünmeye sevk edecek şekilde ve bir miktar da gülümseterek aktarmaya çalışıyorum… Değişik tarzlar deniyorum bazen… İki değişik yazım hakkında “bunlar aynı kişinin elinden mi çıkmış gerçekten” dedirtecek şaşkınlıklar yaratmayı seviyorum… Çok keskin sınırları olan bir tarz arayışım olmadığı gibi, bu tercihim de değil aslında…
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
İkisi de biraz aslında… Yazamadığım zaman eğlenemiyorum… Buradan yola çıkarsak eğlenmek için yazmak zorundayım diyebilirim
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Web projesi olarak şimdilik yok… Ama benim günlük hayatım tamamen projeler üzerine kurulu diyebilirim, bazıları bir türlü gerçekleşmeyen. Şaka bir yana özellikle meslek örgütümün (TTB/Türk Tabipleri Birliği), içinde olduğu bazı projelerde aktif olarak yer alıyorum…
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Örneğin İngilizce ve Fransızca bloglar arasındaki farklılıklar kadar olduğunu düşünüyorum bu farkın… Dille, geleneklerle, yaşam biçimleri ile toplamda kültürle ilgili olan farklılıklar yani… Özgünlük açısında ise bir fark olduğunu düşünmüyorum
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Bakın bu gerçekten ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu… Bizde bloglar bireysel özgürlük alanları gibi görünüyor daha çok… Bu dediğinizin oluşabilmesi için daha özgürlükçü ama bir yanı ile de komünal bir yapıya ihtiyaç var… Amerika’da blog yazarlarının sendikal örgütlenmeye gittiklerini okumuştum bir yazıda… Güç, bu örgütlülükten geliyor anlatabiliyor muyum? Bizim ülke olarak demokrasi, özgürlük, bağımsız medya anlayışımızla en azından şimdilik örtüşen bir şey değil bence bu… Evet yüksek okuyucu sayıları var ama bunlar toplamda bir gücü ifade edebilecek ortak yönelimlere sahip değiller…
Eminim birçok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
En zor soruyu, en sona saklamışsınız Evet birçok blog takip ediyorum ama bunların arasından buraya yazarken unutabileceklerim olacağını düşünerek sadece bir isim vereyim; pdfdergi.com
Teşekkürler 🙂 Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Şimdi bu soruya bakınca ben de onlardan biri miyim, bir yönüyle, acaba diye içimden geçirdim Ben hep daha fazla üretken olabilmeyi isterim… Bunu önerebilirim hem kendime hem de –naçizane- bu yazıyı okuyan herkese… Bir de blog sayfamı bol bol ziyaret etmelerini ve yorum bırakmalarını)
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Çok teşekkür ederim… Röportaj yapmayı çok sevdim işin açıkçası Keyifli idi gerçekten… Bence çok yerinde bir proje bu içinde olduğunuz… Sevgi ve saygılarımı iletiyorum…
Serdar Özdemir’ in bloguna serdarozdemir.com adresinden erişebilirsiniz.