Nurhan Demiral ile Pasaklı Tanrıça’nın Dünyası Röportajı

Hoş geldiniz Nurhan Hanım, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Ne demek. Asıl ben teşekkür ederim. Blogumun içeriğini uygun bulup röportaj yaptığınız için.

Rica ederiz. Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Valla şu internet hayatımın %90’nını oluşturuyor diyebilirim.Yazmak en öncelikli kişisel özelliklerimden biridir.Onun dışında kitap okurum ve film izlerim.Arada sokağa çıktığımda oluyor tabiYaklaşık 3 ay öncesine kadar rap müzik icra ediyordum.Kendime ait 24 şarkım var. Falan filan.

Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

Liseye giddiyordum ozamanlar.Sadece msn için kullanıyordum..

Bize biraz blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?

Genelde msn kullanıyordum.Onun dışında myspace’de üyeliğim vardı. Şarkılarımı görücüye çıkarıyordum.

Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

Kendimi bildim bileli yazarım ben.Defterlerim var,içi dopdolu. Ailem ve arkadaşlarımla paylaşıyordum. Beni fişeklediklerini söyleyebilirim. Kitap yazma konusunda çok baskıcı davrandılar. Denedim ama zamanla eksiklerim olduğunu gördüm ve bu eksiklerimi gidermek amaçlı daha çok yazmam gerek diye düşündüm. Bu yazılarımı da insanlarla paylaşmak istedim ve adımımı attım.

Blogunuza verdiğiniz isim (Ghetto Girl) nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

Ghetto Girl. Benim bi zamanlar kullandığım bir nick namedi.Bu ismi kendime yakıştırmam konusunda yaşadığım yerin etkisi çok büyük.Yani tam anlamıyla bi ghetto semtte yaşıyorum. İsmi burdan geliyor. Blogumda ise,sadece kendi dünyam var. Yaşadıklarım, etkilendiklerim, sevdiklerim, nefret ettiklerim.. İnsanlar yazdıklarımı her ne kadar yanlış anlasa da ben,bana yaşattıklarını bildiğim için cümlelerimi yazarken kasmıyorum.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Sanırım onu çok bunaltıyorum

🙂 Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Yukarda da söylediğim gibi..Sadece yaşadıklarımı,düşündüklerimi yazıyorum. Orda yazan hiçbir şey hayal ürünü değil. Bazı yazılarımda nefretimi kusuyorum.Bazılarında sevgimi dile getiriyorum.Kendimden bahsediyorum.Ama özellikle kendimden bahsettiğim yazılarım çok yanlış anlaşılıp farklı yerlere çekiliyor.Bir çok yorum aldım bu konuyla ilgili.Beni ben biliyorum.Anlamayanlarda karalıyor.Yapacak bir şeyim yok bu konuda.

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Hiçbir zaman uğraş olarak görmedim ben blog yazarlığını.Öyle görüyor olsaydım aklıma gelen herşeyi yazardım.Bu da sıkıcı olurdu sanırım.Ama evet bazen aklımda bir şey olmasa da yazmalıyım diyorum.Bu da alışkanlık olsa gerek.

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Zaman harcamak istediğim projeler var ama şanssızlığım peşimi bırakmıyor

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Yabancı dillerdeki blogları incelemiyorum. İlla ki vardır.Bizim kendi aramızda bile farklılıklar var yani.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Tabi ki olabilirler. Ama sponsor lazım. Elimizden tutan ya da tutmak isteyen bir yazar olabilir mesela.

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Öyle “aa bugün bakmadım,ne yazmış” diye incelediğim bloglar yok. Bir blog yazarını sürekli takip etmektense,farklı blog yazarlarını takip ediyorum desem daha doğru olur.

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Gerçekten birşeyler yaşamışlarsa yazmalarını tavsiye ederim.Hep derler ya,”dertli olmayan yazamaz” diye.Ben buna çok inanıyorum. Yani, hergününü dışarda,arkadaşlarıyla vakit geçirerek harcayan insanların yazacakları şeyler gündemden ibaret olur. Bu da bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlar okuyuculara.Ama gerek acı,gerek mutlu anlarından bahsederse,yazdığı cümlelerde insanların kendilerine dair birşeyler bulmalarını sağlarsa hem özgün hem akıcı olur.Bu da gerekli kitleye ulaşmasını sağlar zaten.

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Kendi kendime konuşuyor gibi oldum ama ben teşekkür ederim. Gerçekten çok güzeldi.Size de yolunuzda başarılar ve nice röportajlar diliyorum.

Nurhan Demiral’ ın Pasaklı Tanrıça’nın isimli bloguna qhettoqirl01.blogcu.com adresinden erişebilirsiniz.

Yorum yapın