Hoş geldiniz Barış Bey, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Asıl ben teşekkür ederim. Hamdi Yaman’la yaptığınız röportajı hafif kıskandığım için bana da teklif gelmesi birazcık utandırdı beni hatta :).
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Tabii. Barış ben, 20 yaşındayım (19 da olabilir.), üniversite öğrencisiyim. Ankara’da yaşıyorum, boş vakitlerimde kitap okumayı, televizyon seyretmeyi ve resim yapmayı çok severim.
Barış Bey, Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Sünnetimde eve bir bilgisayar alınmıştı. O zamanlar annem, bilgisayarı benden daha çok kullanıyordu çünkü interneti keşfetmişti (1990 küsürden bahsediyorum. 1997’ydi sanırım.), bense yalnızca oyun oynuyordum. İnternetten nefret eden bir çocuktum. Daha sonra bilgisayarın nasıl çalıştığına (yazılımsal yönden) merak salıp bilgisayarı ayda bir çökertmeye başladım. Sonra çökertmeden kurcalayabilmeye başladım, internete de alıştım falan…
🙂 Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
MSN, bir-iki forum ve e-posta üzerine kuruluydu. Sıkıcıydı, berbattı.
🙂 Peki Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Reklama izin var mı bilmiyorum ama: Şu anda doctus.org adresinde bulunan Doctus forumlarının bir yöneticisiyken forumun kurucusu Tansu Günay, herkesi blog yazma konusunda gaza getirmişti. Kendinin de içerisinde bulunduğu büyük bir kalabalık sonradan blog yazmaktan vazgeçerken (Tansu, sesliblog.com adresinde yeniden başladı gerçi.) ben pek eğlenceli bulmuştum bu olayı, devam ettim.
Peki blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
İlk başladığımda kafamdan geçen her şeyi yazacağımı iddia ettiğimden ve ilginç bir isim bulma arayışında olduğumdan “Kommix’in Beyni” ismini (Kommix, o zamanlar kullandığım bir rumuzdu.) seçtim kendime. Daha sonra bir markanın (Daha fazla reklam yapmayayım.) Beyn karakterini gördüğümde bir de kesme işareti ekleyip “Kommix’in Beyn’i” yapıverdim ismi.
İlginçmiş. Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Günde bir saatten yedi saate kadar ayırabiliyorum, yazmam gereken yazıların içeriğine ve sayılarına göre değişebiliyor. Örneğin bir haftalığına bilgisayardan uzak kaldıysam, günlerimi özetlemek için döndüğüm günün büyük kısmını Beyn’e ayırmak durumunda kalabiliyorum. Veya AKP’ye kapatma davası açıldığı gün bu olayı yorumlamak için, yalnızca yemek molası verip 4 buçuk saatimi bilgisayar başında geçirmiştim.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Kimbilir bunu daha önce kaç blog yazarına daha söylemişsinizdir? 🙂 ( Editörün notu: Haklı 😛 ) Şablon bir soru ama yanıtlayayım: Özgün içerik, her şekilde ziyaretçi alır ve en “saçma ama özgün” içerik bile, “kopya ama ilgi çekici” içerikten daha çok ilgi görür. Öyle olmasa benim hayatımı arşivlemem (yani bu kadar saçma bir fikir) bu kadar ilgi görmezdi.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Beyn’in bölümlerine göre bu değişiyor. Örneğin Böyle Düşüncelerim Var kategorisine yazdığım yazılar (çoğunlukla gündem yazıları) hakkında bir zorunluluk hissetmiyorum, içimden geleni yazıyorum. Ama Hayatımın Arşivi kategorisi, her günümü özetlemek zorunda olduğum bir kategori, bu yüzden istemediğim halde yazdığım çok oluyor.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Var, ama henüz duyurabileceğim bir duruma erişmeden açıklamak istemem.
Peki, merakla bekliyoruz. Barış Bey, Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Var. Öncelikle, Türkçe içerikli blog’lar en fazla 100 milyon kişiye ulaşabilecekken İngilizce blog’lar milyarlara ulaşıyor. Diğer yabancı dilleri bilmediğim ve dolayısıyla takip edemediğim için bir şey söyleyemem. Bir de Türkçe içerikli blog’larda kopyala/yapıştırcılık çok çok fazla; İngilizce blog’larda gördüğüm kopyala/yapıştırlarda en azından kaynak gösteriliyor (Türkçe blog’larda yapılanlardan daha çok gösteriliyor.), atıfta bulunmaktan çekinmiyor kimse.
Bildiğiniz gibi bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Gündem oluşturacak bir okur sayısına ulaşmadılar, bunu kabul etmiyorum. Blogcu, Blogger, WordPress gibi servisler sayesinde çok fazla blog yazarı oldu ama ben hala blog’ların medyaya alternatif olabilecek bir güce sahip olduğunu düşünmüyorum. Ha, bu demek değil ki kendi düşüncemin doğru olmasını istiyorum – hayır. İnşallah yanılıyorumdur ve bir-iki yıla kadar çevremde gördüğüm onlarca kaliteli blog, haklarını alabilecek konuma ulaşırlar.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Erdal Ertürk (damacana.com), Osman Seyit Börütecene (osman.borutecene.com), Ali Suna (deliprofesor.com) ve Recep Hilmi Tufan (kelimelerinsoyagaci.com) ilk aklıma gelenler.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Türkçe kullanımında dikkatli, hatta titiz olun, lütfen. On binlerle ifade edebileceğimiz Türkçe blog arasında siz farklı olanı yapın, düzgün bir Türkçe kullanın. Emin olun, kurallara dikkat ettiğiniz takdirde ziyaretçi (ve takipçi) sayınız artacaktır, şüpheniz olmasın. Biraz garip gelebilir ama böyle.
Ha, bir de SEO’ya gereğinden fazla önem vermeyin. Saçma sapan, sizi saatlerce meşgul edecek SEO taktikleriyle on beş ziyaretçi alabilecekken özgün ve düzgün içerikle o on beş ziyaretçiyi on beş takipçiye çevirebilirsiniz.
(Takipçiyle ziyaretçinin farkı; takipçi sizi sürekli ziyaret ederken, ziyaretçinin bir/birkaç kez ziyaret etmesidir.)
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Teşekkür ederim efendim.
Barış Ünver’ in “beyn” ine beyn.org adresinden erişebilirsiniz.
Bu röportajı biz 2008’in mayısında yapmamış mıydık yav :D.