Site icon pdfdergi

Blog yazarlarıyla röportaj: italiano20

Blog yazarlarıyla yaptığımız röportajlar hız kesmeden devam ediyor. Yeni röportajımız daha çok italiano20 olarak bilinen Emre Akalın ile.

Sorularımıza içtenlikle cevaplar veren Emre, tam bir Fenerbahçe fanatiği. Zaten bunu bloguna da yansıtıyor. Tam bir günlük edasıyla blogunun içeriğini dolduran Emre Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği öğrencisi.

Sözü fazla uzatmadan röportaja geçelim isterseniz.

Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Rica ederim, röportaj için ben teşekkür ederim.

Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Aralık 1986, Uşak doğumluyum. İlköğretimi Uşak’ta okuduktan sonra, 2001 LGS sonucu İzmir Urla ATL,Bilgisayar Yazılım bölümüne giderek liseyi 4 yıl İzmir’de okudum. Lise sonrası 1 yıl dışarıdan hazırlanma ile, 2006 yılında Pamukkale Üni. Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği’ne yerleştim ve halen orada okumaktayım. Günlük hayatta, bilgisayarla uğraşmak dışında en çok yaptığım iş, halı saha maçlarıdır. Futbola inanılmaz düşkünümdür. Yeter ki top yuvarlansın yani.

Evimde olduğum zamanlarda, araba ile şehir turu, bazen de şehirler arası tur yapmak en büyük hobimdir. Sinema, tiyatro vb. şeylerle işim olmaz. Asosyal bir kişiliğim yok ama asosyal gözüken birisiyim. Zamanında istemediğim bir olay sonucu hayata küstüm denilebilir. Çok fazla aksiyona girmem, diyebilirim ki hayatımın büyük bir bölümünü Football Manager 2006 kaplamıştır.

Futbola olan ilgin blogunuza da yansımış zaten. Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

Çoğu kişinin karşılaştığı gibi internet kafede tanıştım. Fifa 97 oynamayı öğrendikten sonra, günümün büyük bir bölümü kafelerde geçmeye başladı. Arkasından Counter-Strike ve Half-Life çılgınlığı beni de sardı. Uzunca bir süre bilgisayarda tüketim süreci yaşadım denilebilir.

Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?

Blog yazmadan önce internette geçirdiğim sürenin çoğunluğunu forumlar oluşturmaktaydı. Üye olduğum ve sevdiğim forumlarda dolaşmak, yazı yazmak gibi işler. Anlık ileti teknolojisi pek sevmezdim, kullanmazdım. Online oynanan menajerlik oyunlarına takıldığım da olurdu bazen.

Evet bende 96 yılında Championship Manager oyununu çok oynardım. Bir akrabamla sabahlara kadar CM oynardık ve çok keyif alırdık :)) Space tuşunun oyunu hızlandırdığını aylar sonra öğrenmiştik :)) Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

Üniversiteye geldikten sonra kişisel bir site yapma çalışmasına girdim. Fakat hiçbir işe yarar dil bilmiyordum denilebilir ve kendim yapamazdım. Hazır şablonlar aradığım bir zamanda, arkadaşımın tavsiyesi ile WordPress‘e bakındım. Büyük sitelerden abonelik alıp yazmak en kolayıydı ama en fazla kişiselleştirme kendinize ait olan bir sistemde olurdu. Bu yüzden ücretsiz bir host alıp denemelere başladım ve o da tuttu.

Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

Lise başlarında AC Milan takımından birkaç futbolcuyla yakından ilgilenmeye başlamıştım. Daha sonra ise İtalya milli takımı. Beğendiğim bu kişiler sayesinde ülkeye merakım arttı. Yaptığım araştırmalarda onların bize ne kadar benzediğini gördüm. Gel zaman git zaman, ben onlarla uğraşırken, onlarla yatıp kalkarken arkadaşlar arasında “İtalyan manyağı” tarzı esprili lakaplar ortaya çıktı. Benim de hoşuma gitti ve sonraları biraz çeki düzen verip iTaLiaNo20 lakabını kendime verdim. 20yi de soran oluyor ama onu tam olarak ben de bilmiyorum. Belki yaşım olabilir ama artık eskidiği için bu tezi savunmak saçma olacak. 🙂

Blogum ise genelde belirli yazılardan kaymak yiyen bir şekile dönüştü. Aslında şikayetim yok, bu belirli yazılara gelip blogu kurcalayan kişiler arasında siteyi devamlı takip edenler oldu ve günlük hayatta ne halt yediğimi takip eden kişilerin olması beni sevindiriyor.

CM oynarken bende Milan takımını yönetirdim. Zaten sanırım o zamanlar sadece İtalya ligi vardı. Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Uşak’ta olduğum zamanlarda sitem devamlı önümde açık oluyor. Ama bir iş yaptığım söylenemez. Gözüme çarpan bir şey olduğunda düzeltirim ya da aklıma bir şey geldiğinde yazarım. Denizli’deysem bloguma 3 günde 1 saat ayırıyorum.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Özgün olabilme ihtimali var çünkü hayatımı bir tek ben yaşıyorum 🙂 Yazılarım genelde kendi yaşamımdan hikayeler ya da gündemdeki olaylara kendi yorumum oluyor. Nadiren genel kesime hitap eden yazılar yazarım. Blog sistemleri üzerinde çok fazla bir bilgim olmadığından, bu konuda farkettiğim en küçük şeyi yazabilirim. Arada İngilizce sitelerden hoşuma giden yazıları çevirdiğim oluyor ama ilk başta dediğim gibi 5 yazıdan 4’ü kişisel.

Peki Emre Bey, Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Bazen 1 ay yazı yazmadığım zaman oluyor. Böyle zamanlarda tabi ki bir zorunluluk hissediyorum. Ama normal zamanlarda hiç zorlamıyorum kendimi. Okunma kaygısı taşımıyorum ve bu bana istediğimi istediğim şekilde yazma imkanı veriyor. Dolayısıyla benim için eğlenceli bir uğraş oluyor..

Derslerden vakit bulabiliyormusunuz bilemiyorum ama blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Aslında yine blogla alakalı ama WordPress teması yazıyorum. Kendime özel bir şey olacak ama geçici bir süreliğine ara verdim. Biraz bilgi toplamak gerekiyor. Normal hayatta ise kişisel bir projem var ama çok uğraş gerektirdiği gibi sonucun pozitif olacağı belirsiz 🙂

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Aslında blog kavramının sadece kişisel yazılardan ibaret olmayacağını kabul etmem baya uzun sürdü. Önceleri kişisel yazılar içermeyen Türkçe blogları pek sevmezdim. Fakat sonraları alışınca bahsettiğiniz ayrımı yapabilmek mümkün hale geldi. Türk blogcuları olarak içeriğimiz ne olursa olsun “kameraya oynuyoruz” biraz. Yabancılarda bunu pek görmüyorum. Bazen rast geldiğim Türkçe bloglara baktığımda ise onları küçük forum kopyaları olarak görmüyor da değilim.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Blogcular tartışılmayan bir birlik oluşturursa medyaya alternatif bir gündem oluşturabiliriz. Medya haberleri tarafsız(!) yansıtmak zorunda ama bloglarda çeşitli insanların çeşitli yorumlarıyla daha keyifli bir hal alıyor gündemi takip etmek. Bir haberden daha fazla şeyler öğrenebiliyorsunuz.

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Arkadaşım ve iş ortaklarım olan bünyaz ve BigadicMania, blog aleminde rastgeldiğim Tuuce, blogculara öneriler sunan Daily Blog Tips, çizgisini kendime yakın bulduğum diyorum.com sık sık RSSlerini yokladığım bloglar. İnternetin başında uzun kaldığım sürelerde Türk blog dünyasında kült hale gelmiş blogcuları ve blogları da takip ediyorum.

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Eğer blogculara ya da diğer internet kullanıcılarına verebilecek güzel yönleri varsa, yani insanlara öğretebilecekleri, ustalaştıkları bir alan varsa, o konu üzerinde yoğunlaşmaları zaten kısa süre içinde onları tanınan bir blogcu haline getirir. Ama kişisel bir blog yazıyor ya da yazacaksa, kendine ait bir çizgi belirlemeli ve diğer blogcularla pozitif ilişkiler kurmalı. Toplistlere aşırı şekilde kaydolmak istenenin aksine ziyaret kaybı yaşatabilir.

Blogcuların kaideye aldığı Alexa, Google ve Technorati gibi ilgili verilere kafalarını takmamalarını tavsiye ederim. Özetle, kendilerinde diğer insanlardan farklı hissettirecek bir özellik varsa bunu yansıtmaları yeter diyorum.

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Blogculukta 17. ayımı doldurduğum zaman içerisinde en çok istediğim şeylerden biri olan, bu tarz bir röportaj fırsatını bana verdiğiniz için teşekkür eder ve başarılarınızın devamı dilerim.

italiano20 bloguna http://www.italiano20.com/ adresinden erişebilirsiniz.

Exit mobile version