Blog röportaj serimiz hız kesmeden devam ediyor. Keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz röportajımız Ordu’ da yaşayan ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi olan Tuykalem.Com blogunun yazarı ile devam ediyor.
Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Böyle güzel bir röportaj imkanı sunduğunuz için ben teşekkür ederim.
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Orduda yaşıyorum. Türk Dili ve Edebiyatı bölümü örgün öğrencisiyim. Çocukluğumdan beri aşık olduğum kitaplara dolayısı ile de edebiyata yardım edebilmek umuduyla çalışan bir edebiyat gönüllüsü de denilebilir. Kitaplar benim hayatımın yarısını oluşturuyor.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Bayağı küçük olmalıyım çünkü tam olarak hatırlamıyorum. Ama Fıfa 98 fırtınalarının estiği bir dönemdi. İnternet kafeler epey bir meşhurdu o zamanlar. Arkadaşlarla gizli gizli toplanır, oyun oynamaya giderdik. Sonraları işin içine chat programları, msn girdi derken kendimi bir anda bu sihirli sanal dünyanın içinde buluverdim. Fakat o programların ve oyunların bana göre olmadığını keşfettiğimde bu alemi daha yararlı bir şeyler için kullanmaya karar verdim.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Blogları ilk çıktığından beri hayranlıkla takip etmişimdir. Hatta ilk zamanlarda bile ufak çaplı başarısızlıkla sonuçlanan deneyimlerim olmuştur. Tabi o zamanlar çeşitli sitelerin adı altında kullanabiliyorduk blogları. Daha doğrusu kullanamıyorduk. Tüy Kalem fikri ise senelerden beri aklımda olan bir projeydi. Bunun içinde blog tarzı kullanışlı bir şeye ihtiyacım vardı.
Blogunuza verdiğiniz isim ve slogan nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Yazı yazmaktan hoşlanan ama bunu kullanarak entel gözükmeye çalışan çok insan vardı çevremde. Hala da var. Bense küçük bir dörtlük veya sıradan bir öykü yazanın yazar olamayacağını savunurdum hep. Bu öyle bir ayrıntı ki bir süre sonra Edebiyata ve Türkçeye olumsuzluk katıyor. Ayrıca bir şeyler çiziktirebilen bir insan yazarsa Dostoveyski veya Orhan Kemal’i hangi kefeye koymalıyız? Diye de sorardım kendime. Kendisinin farkında olanlar, emeğe saygılı olanlar Amatör yazar diye kendini ayırsa da ben, kendime ve benim gibi yazmayı sevenlere Tüy Kalem dedim. Bunu da; ‘Tüykalem, kalemin hafifliğine bakmaksızın, en ağır cümleleri dillendirebilmektir. Tüykalem olmak, en hafif kelimelerle, insanın kalbine en ağır darbeyi indirebilmektir.’ diye belirterek temelini attım. Sitemizin amacı, anlatacak hikâyesi olan herkesin girebileceği, dinleneceği ‘Hayatın İçinde’ bir platform oluşturmak.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Evimde olduğum zamanlar gün boyu çevrimiçi olduğum için sürekli Tüykalem’deyim. Öyle belirli bir saat ayırdığım söylenemez. Aklıma bir fikir geliyor, o anda yazmaya başlıyorum. Üniversitede ise durumlar çok farklı, malum öğrencilikten dolayı pek ilgilenemiyorum. Vakit olmadığından değil tabi ki. İmkanlarım şu an için kısıtlı. Evdeyken belki de onun acısını çıkarıyorumdur.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Blogunuzu diğer bloglardan farklı kılan özellikler nelerdir?
Tüykalem.Com bir kişinin değil,belirli bir zümrenin değil,yazmayı seven herkesin sitesi. Tabi ki edebi ölçütler göz önünde bulunduruluyor ama bizim asıl amacımız insanların Tüykalem olması. Özellikle de gençlere yönelik bir şey bu. Edebiyatımıza ve insanlarımıza çok şey katacağına inandığım bir proje. Yazmayı seven herkes Tüykalem’dir benim gözümde. Sitemiz de buna hizmet ediyor.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Zorunluluk değil de daha çok suçluluk duyuyorum. Ortada ilgilenmem gereken bir site var ve aklıma yeni bir fikir gelmediği zamanlar bu beni gerçekten yıpratıyor. Öyle zamanlarda pek de kalın olmayan bir roman alıyorum elime ve bitirdiğimde yazacak bir şeylerim oluyor.
Blogunuzun okuyucu sayısının artması yada azalması üretkenliğinizi olumlu/olumsuz etkiliyor mu?
Her site sahibi okunmak ister. Zaten siteyi açmadaki amacıda budur. Ama ben bundan etkilenmiyorum. Alexa verilerinde 12 milyonu da gördü benim sitem,1 milyonu da gördü. Benim için hiçbir şey değişmedi, sonuçta doğru bir şeyler yaptığımı biliyorum. Ama bir şeyleri istediğim zaman, önüme belirli hedefler koyarak ona ulaşabiliyorum. Okunma hedefimde edebiyatsever olan herkesin dikkatini çekmek var. Kısacası Tüykalem olan ve kendisini Tüykalem gibi hisseden herkese hitap etmek istiyorum. Böyle olursa sadece benim değil, herkesin üretkenliğini artar.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Blogumun dışında zaman ayırdığım bir proje şu an için yok. Dersler, kitaplar ve siteme zaman ayırabiliyorum. Fakat projeden sayarsak eğer kendimi geliştirmeye çalışıyorum diyebilirim.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
İlla ki her milletin kendine has özellikleri olacaktır. Ben bizim bloglarımızı teknik anlamda yetersiz, ama içerik konusunda kusursuz buluyorum. Benim vatandaşım bir şeyler yapmak istiyor. Araştırmak istiyor, paylaşıyor, elindeki kaynaklarla bunu becermeye çalışıyor. Örneğin ben maddi olarak çok rahat olamadığım için istediğim bir şeyi sadece kendi çabamla oluşturabiliyorum. Fakat biz her şeye çare bulan bir millet olarak, gerekli forumlarda istediğimiz yardımı bulabiliyoruz. Yabancı bloglarda ise böyle bir sorun çıkmıyor. Zaten hemen hemen herkes kendi temasını kullanıyor.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Sanmıyorum. Bunun olması da epey bir zor görünüyor. Çünkü bloglar belli bir kesime hitap ediyor. Gündem oluşturacak güce sahip bir blogun da blog olmasının bir anlamı kalmıyor. Bugün bir sanatçının kendi sitesinde yayınladığı bir haberi bile biz gazetelerden, büyük yayın organlarından duyuyoruz. Biz sanki daha çok yorumuna başvurulanlar olarak kalıyoruz.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Trgy.Org en sevdiğim blogların başında geliyor. Kayıp Şehirler, sanatlog, deneme yazıları bunlardan birkaçı ama faydalı bulduğum, bir şeyler katacağına inandığım her siteyi sık kullanılanlar listeme ekliyorum. Hatta sadece blog isimleriyle dolu bir dosyamın olduğunu bile itiraf edebilirim.
Bir gün birileri çıkıp blogunuzu yüksek bir fiyatla satın alınmak isterse, tepkiniz ne olur?
Tüykalemi satmayı düşünmüyorum. Çünkü ben maddi kaynaklı bir iş yapmıyorum. Ama paylaşmak isteyenlerle seve seve paylaşırım.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Tavsiye vermek haddime değil, fakat bu işi yapmak isteyen herkesin emeğe ve zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Herkes çabasının karşılığını mutlaka alır. Okuyucu ise pek dert edilmemeli bence. Düzenli on okuru, geçerken uğramış elli okuyucuya tercih ederim.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Teşekkür ederim. Ayrıca böyle güzel bir uygulama sunduğunuz için de tebrik ediyor, bende başarılarınızın devamını diliyorum.
Bu güzel, dolu dolu bloga göz atmanızı tavsiye ediyorum. Özellikle Sözlük Çalışması benim çok dikkatimi çekti. tuykalem.com