Blog yazarları ile yaptığımız röportaj serimiz Büşra Akdoğan’ ın bloguyla devam ediyor. İşte o röportaj:
Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
İlginiz için ben teşekkür ederim.
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
İmalat mühendisiyim. Ortaokul yıllarından beri okumayı ve içimden geldiğince yazmayı seviyorum. Okul dergisinde ve yerel gazetelerde yayınlanan 1 – 2 yazım dışında üniversiteye kadar yazdıklarımı saklardım. Sonra etrafımdakilerle paylaşmaya başladım.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Bilgisayarı ilk ortaokul yıllarında kullandım. Babamın işyerine gidiyor ve yazdığım hikayeleri dijital ortama aktarıyordum. Kendi bilgisayarım bir tanıdığımızın eski bilgisayarıydı. İnternete girilmezdi, CD-ROM’u yoktu. Disket sürücüsü bile çalışmıyordu 🙂 Onda da yazı yazıyordum.
Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
İnterneti ödevler, araştırmalar, bilgilenme, eğlence amaçlı kullanıyordum. Tabi bunlar ana başlıklar. Çok daha fazlası yapılabiliyor.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Çevremle yazılarımı paylaştığımda beğenildiğini ve yazılarımın üzerinde tartışabildiğimizi gördüm. Değer verdiğim büyük bir gazetenin 2 ayrı ekinde yazılarım yayınlanınca fikirleri paylaşmak hoşuma gitmeye başladı. İlk başta bloglardan hiç hoşlanmıyor olmama rağmen çevremdeki insanlardan başkalarına da ulaşma ihtimali blog fikrini aklıma düşürdü.
Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Blog sayfam kendi adımı taşıyor fakat slogan olarak hoşlandığım bir söz öbeğini kullanmayı tercih ettim: “Çemberin Merkezinde”. Toplumsal ilişkilerde, siyasette ve hatta ikili ilişkilerde tartışılan konularda kişilerin savundukları fikirlere dayanarak yaftalanmasından, önyargılar sebebiyle iletişimin ortadan kalkmasından rahatsızlık duyuyorum. Haksızlığa uğradığını düşündüğüm insanlarla hiçbir ortak fikri paylaşmasam da o kişilerin haklarını savunabiliyorum. Her savunulan fikirle bir o tarafa bir bu tarafa ait olmakla suçlanabiliyorum. İşte bu itiş kakış içerisinde diyorum ki “Çemberin Merkezinde herkese eşit uzaklıkta duruyorum. Etrafımı çevirdiğiniz ateşten çembere hiçbir noktasından dahil olmak istemiyorum.”
Blog sayfamda toplumsal konulara, siyasete, kadın haklarına, edebiyata, sinemaya yer veriyorum. Bazen medyayı eleştiriyorum. Okuduğum bir haberle ilgili yorumlarımı paylaşıyorum. Bazen kendimi tutamayıp köşe yazarı aydınları(!) biraz eleştiriyorum. Nadir de olsa, deneme tarzında kelimeleri özgürce şekillendirebildiğim yazılarıma yer veriyorum.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Yaşadığım döneme göre değişiyor. Aslında daha fazla vakit ayırmak istiyorum ama işle beraber ancak bu kadar yürütebiliyorum. Gün içerisinde kendime sürekli “Unutmadan bunu da yazayım, şuna da yer vereyim” diyorum ama bunların bazılarını yazamadan konular güncelliğini kaybediyor. Buna rağmen blog sayfam, güncellik konusunda yine de fena değil.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Kesinlikle kendime ait yazıları kullanıyorum. Eğer alıntı yapıyorsam ya da gönderme yapıyorsam bunu belirtip mutlaka linkini veriyorum. Bazen sinirlenip biraz ayarı kaçırsam da genelde kimseyi kırmadan yazmaya çalışıyorum. Bir konuda söylemek istediğim bir şeyler varsa bunu söylemekten çekinmiyorum.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Asla yazmayı bir zorunluluk haline getirmiyorum. Yazamayacağımı anlarsam veya yazdıklarımı hiç beğenmezsem ya yazmaya ya da yazılarımı yayınlamaya ara veriyorum. Blog sayfamı açtıktan sonra iki kez yazmaya kısa süreli ara verdim.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Mesleğimle ilgili çalışmalarım dışında hikayeler yazıyorum. Kendime bazen bir konu seçip onun peşinden gidiyorum, araştırmalar yapıyorum. Bunun yanında yakınlarda açmayı planladığım bir “kadın portalı” projem var. Ayrıca kadınlar ile ilgili bir tiyatro oyunu yazmayı da çok istiyorum. Konusu hazır ama tiyatro oyunu yazabilecek donanıma hiç sahip olmadığım için yazmaya yeltenmiyorum bile.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Hangi dilde yazıldığının önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan içerik. İngilizce-Türkçe ortaya karışık yazılara hiç girmiyorum. Onu açıklamaya gerek yok sanırım.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Zannetmiyorum. Çünkü çok dağınıklar ve hedef kitlelerine ulaşma şansları çok düşük. Şu haliyle olsa olsa başkalarında da yazma isteği uyandıran tetikleyici bir güç oluşturuyor. Ama ileride neler olacağını kim bilebilir?
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Şu an ilk aklıma gelen arkadaşıma ait bir blog: Bilgisiz.org
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Sanırım bu soruya cevap verecek kadar tanınmış değilim 🙂 Açıkçası ben yeni dönem pazarlama yöntemlerine uyum sağlayamıyorum ve bunları uygulamak da istemiyorum. Eski usul “kulaktan kulağa” yöntemi benim için daha uygun. Ama etrafımdakilerden duyduğuma göre blog yazarlarının toplandığı sitelere üye olmak, blogları takip etmek ve yazılara yorum yazmak etkili oluyormuş.
Bir de hepimiz için geçerli olan bir gerçek var ki ne kadar güzel yazarsak yazalım Türkçe’yi doğru ve güzel kullanmazsak yazdıklarımız boşa gidiyor. Dilimize özen gösterelim.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. İyi çalışmalar dilerim.
Büşra Akdoğan’ ın bloguna busraakdogan.blogspot.com adresinden erişebilirsiniz.