Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1985 yılında İzmir’de doğdum. İlk ve ortaöğretimimi İzmir’de tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümüne başladım. Şuanda bu okulda son sınıf öğrencisiyim. Eğitimimin ilk yıllarından bu yana gerek İstanbul’da gerekse İzmir’de çeşitli reklam ve halkla ilişkiler ajanslarında çalıştım. Ayrıca 5 yıldan bu yana Toplum Gönüllüleri Vakfında çeşitli projelerde yer almaktayım. Birde Türkiye Kızılay Derneği Konak Şubesi Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Genel Sekreterliği görevini yürütmekteyim.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Ortaokulu bitirdiğim yıl ilk kez bir masaüstü bilgisayarım oldu. O zamanlar internet cafeler de olmadığı için benim bilgisayar ile ilk tanışmam bu zamana denk gelir. Yani tam 10 sene önce tanıştım bilgisayar ile. O yaşta çocukların genel olarak bilgisayar ile ilgisi oyun üzerinden olduğu için bende o zamanlar oyun ile meşguldüm. Diğer zamanlarda interneti kavramaya çalışıyordum. Ancak tabi 10 yıl öncesi internet bu kadar yaygın olmadığı için yapabildiklerimiz kısıtlıydı. Daha sonrasında frontpage ile tanıştım ve yavaş yavaş web sayfası tasarlama işi ile meşgul olmaya başladım. O zamanlar 8m uzantılı ücretsiz alanlar vardı. Bende ilk web sayfamı bu şekilde oluşturmuştum.
Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
Üniversite öncesi dönem ve üniversitenin ilk yılları genellikle msn ile geçti. İnternet ile ilişkimiz sürekli olarak msn ve arkadaşlık siteleri ile sürüyordu. Sonrasında biraz daha kariyer düşüncesi başlayınca ilgimde bu alanda araştırmalara kaydı. Özellikle Halkla İlişkiler ve Reklamcılık alanında blog sayfalarını çok sıkı takip etmeye başladım.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Fakülteye başladığım ilk yıllarda gazeteci olmak gibi bir hayalim vardı. Köşe yazarlarının yazdığı yazıları okudukça “keşke bunu ben yazsaydım” şeklinde bir kıskançlık belirmeye başladı içimde. Ayrıca içimde ciddi bir yazma isteği vardı. O dönemlerde hangi konuda yazsam diye bir soru işareti vardı kafamda. İlk blog deneyimi için www.mehmetortac.com adresini satın aldım. O sayfada hemen hemen her konuda yazmaya çalıştım ancak pek tutmadı. Çünkü belirli bir alanım yoktu. Sonrasında hem kendi uzmanlaşmaya çalıştığım alanlarda yazmanın doğru olduğunu düşünmem hemde özellikle halkla ilişkiler alanında yazılan blogların yetersizliğine inanmamdan dolayı “Bir İletişimcinin Günlüğü” blog sayfasını yazmaya başladım.
Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Bir İletişim öğrencisi olmam blog ismimin temelini oluşturuyor. “Bir İletişimcinin Günlüğü” ismini koymak için açıkçası çok kafa yormadım. Aklıma gelen ilk ismi koydum. Benim için önemli olan içerisinde İletişim kelimesinin geçmesiydi. Blog sayfamda ağırlık olarak Halkla İlişkiler ile ilgili konularda yazıyorum. Zaten daha öncede dediğim gibi Halkla İlişkiler alanında yazılan blogların az olduğuna inanıyorum. Yada var ama tanıtımı çok az. Tabi halkla ilişkilerin kardeş alanı olan reklama değinmeden olmaz. Reklam ile ilgilide zaman zaman yazılar yazıyorum. Üçüncü olarak güncel konularda yorumlar yazdığım oluyor. Güncel konularda ya yorumlar yapıyorum yada güncel konuları iletişim konusuna bağlayarak yorumluyorum.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Son sınıf olmamdan dolayı projeler, sunumlar ve iş hayatına yönelik çalışmalar nedeniyle gün içerisinde çok vaktim olmuyor. Ancak genellikle geceleri en az 2 saatimi blog sayfama ayırıyorum. Bunun 1 saati yazıları yazmak, geriye kalan 1 saat ise hit istatistiklerine bakmak ile geçiyor. Bu zamanı yeterli görüyorum. Bu kişisel bir düşünce. Çok fazla hit alma gibi bir derdim yok. Sadece içimden gelenleri yazıyorum. Ve süre yeterli geliyor.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Bana göre blog zaten kişinin günlüğüdür. Eskiden defterlere yazardık şimdi internet gibi bir ortam var. O nedenle madem bu kişisel bir alan alıntı yapmanın pek bir anlamı yok. Özgün olmak gerekli. İnsan kendi düşüncelerini yazmalı. Ancak tabikide bahsedilen konularda zaman zaman alıntılar yapıldığı olacaktır. Bu çok normal. Birde az önce dediğim gibi, halkla ilişkiler alanında pek blog sayfası olmadığını düşündüğüm için alıntı yapabileceğim çok yerde yok. Bildiklerimi, başıma gelenleri, duyduklarımı v.b şeyleri yazıyorum.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Bu işten para kazanmıyorum yada yazmak gibi bir zorunluluğum yok. O nedenle bu işi keyif alarak yapıyorum. Her yazı yazdığımda da heyecanlanıyorum. Birde çok garip olacak belki ama yakınlarımdan biri blog sayfamı okuduğu zaman utanıyorum. Bunun nedeni ne inanın bilmiyorum ama çok merak ediyorum.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
İletişim okumak dersler açısından kolay gibi gözükse de projeler başladığı zaman insana boş vakit bırakmıyor. Proje dönemleri dışında kalan zamanlarda da Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Türkiye Kızılay Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarında, ayrıca okuldaki bir takım öğrenci topluluklarında sosyal çalışmalarda yer alıyorum.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Açıkçası çok fazla yabancı dilde blog takip etmiyorum. Ancak çok rahatlıkla söyleyebileceğim birşey var. Biz millet olarak duygusal bir milletiz. O nedenle blog sayfalarımızda duygu çok büyük yer tutuyor. Yabancı dildeki blog sayfalarında bunu çok fazla bulamıyoruz.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Zaten oluşturuyorlar bile. Buna en fazla dikkat etmesi gereken alanda çalışıyorum ve okuyorum. Çok rahatlıkla söyleyebilirimki pek çok kuruluş imajını istediği biçimde tutabilmek için blog sayfalarının önemini çok iyi kavramış durumdalar. Çıkan bir haber çok kısa bir sürede çok fazla blog sayfasına yayılabiliyor. Bu sayfaları takip eden milyonlarca insan bu haberlere daha rahat ulaşıyor. Gazete okumayan toplumumuz blog sayfalarını takip ediyor. Dolayısıyla bugün blog sayfaları gazetelerle yarışır durumda diye düşünüyorum.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Burak Kargın’ı takip ediyorum. Adresi http://burakargin.blogspot.com/
Halkla İlişkiler alanında yaptıkları yayınlardan dolayı http://www.prbu.com takip ettiğim blog sayfaları arasında.
Kariyer konusundaki yayınlarından dolayıda http://kariyeryolculugu.com takip ettiğim bloglardan biri. Ayrıca Reklam Yazarlarını Ortak Defteri blog sayfasını takip ediyorum. Bunun dışında da çok fazla takip ettiğim blog var ancak burada yazmakla bitmez. Bu saydıklarım belli başlı takip ettiklerim.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
İçinden geldikleri gibi yazmaları önemli. Yazdıkları konuları kısıtlasınlar. Böylelikle blog sayfasının hani konudan bahsettiğini herkes kavrayacaktır. Sabır çok önemli. Sayfaya bir yazı yazdıktan sonra hemen hit gelmesini beklemek mantıklı değil. Kişilerin sayfaya ulaşması için arama motorları ve blog listelerine kayıt ve düzenli takip unutulmamalı. Ama dediğim gibi önemli olan sabır ve gerçekten ilgi ile takip edilebilecek konularda yazmaları.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Ben sizlere teşekkür ediyorum. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Blog sayfalarına vermiş olduğunuz desteklerin artarak devam etmesini temenni ederim.
Mehmet Ortaç’ ın günlüğüne http://mehmetortac.blogspot.com adresinden erişebilirsiniz.