Site icon pdfdergi

HayalMeyal.Org Eser Sevinç

Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Ben de benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için sizlere teşekkür ederim.

Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

27 yaşındayım, Eskişehir`de yaşıyorum, Anadolu Üniversitesi İktisat mezunuyum, şuan için askerlik sürecindeyim, tahminimce Nisan`da askere alınacağım, uzun veya kısa dönem yapmak pek fark etmeyecek benim için, askerdeyken blog`um pek aktif olmayacak maalesef.

Bilişim dünyasının tam içinde sayılmam aslında, özel hayatımda da oldukça sosyal bir yaşantım var, blog yazmak benim için bir hobi ve aslında oldukça eski bir hobi.

Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?

Bilgisayarla ilk olarak Lise yıllarında tanıştım, sene 1999 diyebiliriz. Lise`de okuldaki bilgisayarlarda hocalarımızın istedikleri yazıları yazardık, parayla dönem ödevlerini bilgisayarda yazardık J. İnternet kafeler yeni yeni türemeye başlamıştı ve herkesib yaptığı gibi bizde mIRC`de chat yapardık

Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?

Blog yazmaya başlamadan önce uzun bir süre olmadı aslında. Bilgisayar ve internetle tanışmamın üzerinden 1 yıl geçmeden blog yazmaya başladm. O zamanlar blog kavramı yoktu, kendi web sitemizi yaptık diyebilirim, ama hazırladığımız içeriği düşününce onun blog olduğunu anlıyorum

Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?

2000 yılında mevcut teknoloji ve imkanlar dahilinde oldukça amatörce de olsa kendi web sayfamızı yapmıştık bir arkadaşımla, o web sayfasında chat`de tanıştığımız arkadaşlarımızla buluşmalarımızı yazar, o güne ait resimlerimizi koyardık, çeşitli aktivitelerimizi yazardık, balık tutmaya gittiğimizdeki anılarımızı ya da halı sahada maçın ne kadar heyecanlı olduğunu gelmeyenlerin pişmanlık duymasını sağlamaya çalışırdık

Ziyaretçilerimiz de hep tanıdığımız bildiğimiz arkadaşlarımızdı, yüzlerce ziyaretçimiz yoktu ama bunu yapmak hem eğlenceli, hem de gurur verici bir şeydi bizim için. Daha sonra çeşitli nedenlerle internetten uzak kaldım ve bu sayfalarımı kaybettim, hala arasıra ararım, hatırlamaya çalışırım ama nafile.

Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?

Blog`uma verdiğim isim oldukça tesadüfi oldu diyebilirim. Okulu bitirdikten sonra tekrardan blog yazmaya karar verdim, hem eski kod bilgilerimi hatırlamak için hem de eskiden kalan ve hala devam etmekte olan blog yazma hevesi vardı içimde.

İlk önce içeriğinin ne olacağını hangi konulara ağırlık vereceğimi özel zevklerimi ve neyi paylaşırsam daha çok hoşuma gider diye düşündüm ve nostalji ağırlıklı ama güncel konuları da ihmal etmeyecek bir blog yazacağıma karar verdim.

Sonra bu konular dahilinde nostaljiyi ön plana çıkaracak bir isim düşünmeye başladım. Fazla zaman kaybetmedim diyebilirim, eski bir arkadaşımla konuşurken bazı anılarımızı tazeliyorduk, bana bir şey sordu hatırlayıp hatırlamadığım hakkında, ben de hayal meyal hatırladığımı söyledim ve o anda kafamda bir ampül yandı eve gidince hemen sorgularım internetten ve com net org üçlüsünden sadece hayalmeyal.org`nin boş olduğunu gördüm, görür görmez de kaydettim. Aslında com için de teklif verdim ama çok para istediler  fiyatı bende saklı kalsın.

Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?

Blog`uma planlı olarak hergün şu kadar vakit ayırıyorum diyemem, bazen hiç bakmadığım bile oluyor, ama en kısa paylaşımım 3-4 saati buluyor diyebilirim. Herhangi bir konuyu incelerken bile üzerinde fazlasıyla araştırmaya gidiyorum, bence her blog sahibinin bunu yapması lazım, yazacağımız konuda ne kadar bilgi sahibi olursak içeriğimizin kalitesi o kadar güzel olur diye düşünüyorum.

Bazı yazılarım 1-2 günlük bir araştırma sonucunda çıkıyor ortaya hatta bu bir iki günde 7-8 saat bilgisayar başında duruyorum diyebilirim. Ama bu noktada beni üzen, hatta bütün blog sahiplerini üzen bir durum çıkıyor ortaya, 15-16 saatinizi verdiğiniz bir yazınızı birisi gelip kopyala+yapıştır ile 2dk`da ÇALIYOR ve kendi forum`unda kendisi hazırlamış gibi yayınlıyor. Forum diyorum çünkü bunu genelde Türkiye`nin internette ki kanayan yarası Forumlar çok yapıyor.

Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz.  Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Blog`umu yazmaya başlamadan önce belirli konular belirledim kendime. Bunların dışına güncel konular dışında çıkmıyorum, zaten bunun dışındaki konular da şuan için pek ilgimi çekmiyor. Zaten blog`unuzu özgün olarak hazırlıyorsanız belirli konuların dışına çıkamazsınız, hem ilgilendiğiniz konular sınırlıdır hem de ilgi alanınızın dışındaki konulardaki bilginiz. Özgün olarak hazırlanan her blog`un belirli bir çizgisi olur bu kaçınılmazdır.

Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?

Hiçbir zaman zorunlu hissetmedim, zaten zorunlu gibi hisedip yazmaya çalışırsanız o yazı ne sizin içinize siner ne de ziyaretçileriniz tarafından beğenilir. Hatta biraz daha zorlarsanız kendinizi kopya içeriğe doğru mecburen yönelirsiniz. Aslına Türkiye`de o kadar çok yazacak konu var ki, zorla yazmak gibi bir durum olmaması lazım.

Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?

Aslında kafamda 2-3 tane bana göre ve bu projeyi paylaştığım insanlara göre de orijinal olan ve  şuan için fazlasıyla ihtiyaç duyulan ama kimsenin dillendirmediği projeler mevcut, ama askere gideceğim için bu projeleri hayata geçirmeye çalışmıyorum.

Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

Bana göre en can alıcı soru bu olmuş. Böyle bir soru için teşekkür ederim. Yabancı blogları da takip eden birisi olarak rahatlıkla diyebilirim ki Dünya kadar fark var.. En basitinden yabancı blogların PR değerlerini ve RSS okuyucu sayılarını ele alıp incelersek bu farkın nedenli büyük olduğunu anlayabiliriz. Tabi İngilizce içerikli siteler bu konuda biraz daha avantajlı olsa da, bu farkın sadece dil sorunundan kaynaklandığını sanmıyorum.

Türkiye`de blogların gelişememesinin en büyük nedeni gelirler ve reklam verenler diyebilirim, tabi birde blog yazarları olarak sadece blog yazan insanlar değiliz, hemen hemen hepimizin bir işi mevcut ve blog`umuzu işimizden, ailemizden ve sevdiklerimizden artakalan zamanımızda yazdığımızı düşünürsek bu doğal bir süreç. En basitinden örnek vermek gerekirse Adsense reklamlarından çoğu zaman tıklama başına 0,1 – 0,2 kuruş kazanıyoruz, ama yabancı bir reklamda 0,11 den 0,25 e kadar çıkabiliyor bu durum.

Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?

Şuan için pek mümkün değil gibi ama ileride (5 seneyi bulur diye düşünüyorum) bunun olması kaçınılmaz olacak. Çünkü blog`lar tarafsız olmaya çalışıyor, her okuyucu kitlesini düşünüyor ve yazılarını ona göre hazırlıyor. Tabi arada taraf tutup insanları yanıltmaya çalışanlar olacak, oluyor da ama bunlar zamanla yok olup gitmeye mahkumlar ya da belirli bir kitleyi aşamayıp yerinde sayacaklardır. Bu süreç sadece blog yazarlarının çabasıyla olacak bir durum değil, bu süreçte  firmalara ve okuyuculara daha çok iş düşüyor. Özellikle Gillette tarafından düzenlenen Fenomen Blogger projesi gibi projeler blogların okuyucu kitlesini ve blogların önemini arttıracaktır. Tabi bu gibi projeleri yazılı ve görsel medya aracılığıyla da her kitleye duyurulması gereki  diye düşünüyorum.

Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?

Hemen birkaç tane yazacak olursam, nahnu.org, yakuter.com, hasanyalcin.com teknolojiherseyim.com, teknodergi.org aslında bir sürü takip ettiğim blog var ama ilk aklıma gelen bunlar.

Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Yeni blog yazmaya başlayanlara ilk tavsiyem kendi ilgi alanlarında ve bilgi birikiminin yoğun olduğu konularda yazmalarıdır, zaten zamanla blog`unuzun içeriği şekillenecektir. Okuyucu sayısını ilk zamanlar dikkate almamalarıdır. Kendi sitemden örnek vermek gerekirse ahım şahım bir okuyucu kitlesine sahip değilim ben, ama ziyaretçi başına sayfa gösterim sayısı ziyaretçi sayımın neredeyse 3-4 katı, hatta bu sayı daha fazla aslında ama yabancı css vitrin sitelerinden giren ziyaretçilerin sadece tasarımı görmek için girmeleri ve sayfa gezmeden çıkmaları bu sayının düşmesine sebep olmakta, gerçek değerleri bildiğim için bu durum beni çok rahatsız etmemekte. Benim için önemli olan bu aslında, çok ziyaretçiden ziyade, sitede geçirilen zaman ve sayfa gösterim sayısı. Siteye girip 10 saniye sonra çıkacak 100 ziyaretçi yerine, 10 ziyaretçinin toplamda 50 sayfa gezmesi daha çok makbule geçer. Böylelikle içeriğimin kalitesini ölçmüş olurum. Zaten güzel bir blog ve özgün içerik hazırladıkça ziyaretçi sayınız da buna eş orantılı artacaktır.

Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Bu röpotajın sorularına cevap vermek benim için de büyük bir zevkti. Böyle bir röportaj için sizlere teşekkür ederim. Umarım blog yazarlarının sesinin daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayan bu tarz projeler daha da çoğalır.

Eser Sevinç’ e ait bloga http://www.hayalmeyal.org/ adresinden erişebilirsiniz.

Exit mobile version