Alper Bey Hoş geldiniz, röportaj isteğimizi geri çevirmeyip kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Bilişim dünyası dışında finans sektöründe analist ve koordinatör olarak çalıştığımı söyleyebilirim. Açık kaynak dünyası ve yeni nesil web teknolojileri üzerine yoğun bir ilgim bulunuyor. Bunu Mürekkep.org üzerinde de rahatlıkla görebiliyoruz. Bunların dışında eşimle seyahat etmeyi gerçekten çok seviyorum. Beraber hazırladığımız güzergahlar doğrultusunda arabayla yeni yerleri keşfedip bu yerler hakkında araştırmalar yapmayı seviyorum. Ve elbette fotoğraf bir diğer hobi olarak bunu tamamlıyor. Sinema ve dizileri yakından takip ediyorum. Ciddi anlamda Lost ve Dexter takipçisiyim. 76 doğumluyum, evliyim ve Istanbul’da yaşıyorum.
Bilgisayarla ilk olarak nasıl tanıştınız? İlk kullanım zamanlarınızda en çok ne yaparak vakit geçirirdiniz?
Bilgisayar ile 1990’ların başında tanıştım. İlk bilgisayarım HP Vectra idi hiç unutmam. O zamanlar bile insanlar neden IE kullanır diye sorguladığımı hatırlıyorum. Netscape Navigator dönemine denk geliyordu ve Netscape kullanmak o dönemde hoşuma giderdi. Bunların dışında dönemin getirdikleri olarak Mirc, Icq ve belki blog değil ama gene o dönemin furyası olan Geocities üzerinde kişisel site yaratma çabalarım olmuştu.
Blog yazmaya başlamadan önceki internet yaşamınızdan bahsedebilir misiniz ?
Mürekkep.Org 2006 yılının sonlarında ortaya çıkardığımız bir girişim. Lapis yani Linux-Sevenler üzerinde uzun zaman kollektif çalışan arkadaşlar olarak düşünmüştük. Mürekkebin doğmasını sağlayan altyapı aslında benim önceki internet yaşamımı da oluşturuyor. Tamamen açık kaynak ve linux üzerine çalışmalar yapıyordum. Wiki makaleleri oluşturmak. Lapis forum üzerinde aktif bir şekilde tanıtım ve çözümsel yazılar yazmak. Ve gene Ubuntu Launchpad üzerinde linux paketlerinin çevirilerini yapmak gibi çalışmaları sayabilirim. Bir dönem kendi adıma blog açmış olsam bile kişisel olarak yoğun aktarımda bulunamadığım için kısa süre sonra kapatmıştım.
Blog yazma fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl başladınız?
Web 2.0 ile beraber gelen bir sürecin içerisinde kendinizi otomatik olarak buluyorsunuz zaten. Eskiden herkes okuyucuydu. Şimdi herkes bir editör yazar konumunda istediği her konu hakkında görüşlerini belirtebiliyor. Blogger ve WordPress altyapı olarak artık dakikalar içerisinde yazmaya başlayabileceğiniz ortamlar sunuyor. Böyle bir duruma gelmiş bir internet döneminde bir önceki soruda bahsettiğim gibi Mürekkep.Org süreci kendiliğinden başlamış oldu.
Blogunuza verdiğiniz isim nereden geliyor? Bize biraz blogunuzdan bahsedebilir misiniz?
Mürekkep ismi Lapis üzerinde arkadaşlarımızla yazışmalarımız sonucu ortaya çıkmış bir isimdir. Mürekkep.Org çok fazla genel konulara kaçmadan bizim açık kaynak dünyası, linux, web 2.0 ve buna benzer yeni nesil internet teknolojilerinden bahsettiğimiz bir alan. Tabi kendi özel ilgi alanlarımızı taşıdığımız anlarda oluyor. Özellikle uzun film ve dizi yorumlarımızı bunun içinde sayabiliriz. Bunların dışında nabzı tutmak için seçim anketi ve güncel konulara ilişkin küçük bilgilendirme ya da değerlendirme yazıları da yazıyoruz. Ama bunların sayısı bizim ağırlık verdiğimiz konulara nazaran %5’lik dilimi geçmiyor. Mürekkep.Org wordpress altyapısı ve tamamen kendimize ait bir tasarımla işlevini sürdürüyor.
Blogunuza ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bunu yeterli görüyor musunuz?
Mürekkep için vakit ayırmam gerektiğini düşünmüyorum. Benim hayatımın artık içinde olan ve aslen sevdiğim bir uğraş. Hobi olarak kalması bu zamanı istediğim gibi kullanmamı sağlıyor. Kendiliğinden yazıp belirli bir akışta gitmesini seviyorum. O yüzden bu zaman süreci benim için biraz değişken. Bazen günde 1 saat bazen özellikle tasarım ile uğraşıyorsam günde 6-7 saat olabiliyor. Bazı günlerde sadece kontrol amaçlı takip ediyorum.
Blogunuzu incelediğimizde gerçekten özgün bir içeriğe sahip paylaşımcı bir blog olduğunu görüyoruz. Belirli bir çizginiz var, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Aslında bu aralar Mürekkep üzerinde yazmayı düşündüğüm konulardan bir tanesi. RSS ile takip eden kişilerin sayısı 300’ü geçmiş ve artık sizi düzenli olarak takip eden, yazı dilinize ve bahsettiğiniz konulara aşina olmuş insanlar var. Böyle bir durumda sahip olduğunuz çizgiyi korumanız gerekiyor. Rss okuyucumda takip ettiğim bir blog oraya girmişse, ben o site içeriğinin ve çizgisinin devamlılığını beğendiğim için girmiştir. Bir anda farklı konu başlıklarıyla içeriğinden ve çizgisinden sapan bir havaya bürünürse şahsen üyeliğimi keserim. Bu düşünce ile Mürekkep üzerinde yazılarımızı yazıyoruz. Bu bana göre yazdıklarınızı okuyan kişilere gösterilmesi gereken bir saygıdır.
Blog yazmak için kendinizi zorunlu hissettiğiniz oluyor mu? Yoksa hala ilk günlerdeki gibi eğlenceli bir uğraş olarak mı görüyorsunuz?
Okundukça ve takip edildiğini bildikçe, hatta bazen kendi yazdığınıza Google arama sonucunda ulaştığınızda bu keyif verici bir hale bürünüyor. O yüzden gün geçtikçe daha keyifli olduğunu söyleyebilirim.
Blogunuzun dışında başka zaman harcadığınız projeleriniz var mı ?
Mürekkep.Org’u host ettiğimiz Dreamhost üzerinde alt kırılımlar oluşturmaya başladık. Bunlardan bir tanesi akıcı diliyle Ezgi’nin Günlüğü (ezgi.murekkep.org) bir diğeri ise Finans piyasalarının nabzını uzun yıllar tutmuş başarılı stratejist Arzu Odabaşı için hazırladığımız www.arzuodabasi.com Son dönemde gene wordpress altyapısıyla bu projeleri sayabilirim.
Türkçe içerikli bloglarla yabancı dillerdeki bloglar arasında sizce farklılıklar var mı? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Maalesef var. Bununla ilgili söyleyebileceğim yegane şey her zaman olduğu gibi insanımız kolaya kaçıyor. Özgün yazı ya da içerik bulmanız çok zor. Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki Mürekkep üzerinde yazılan yazıların %90’ı kendi yazı dilimizi ve anlatımımızı oluşturuyor. Geri kalan %10 ise yabancı sitelerde sevdiğimiz makaleleri Türkçeleştirmek adına geri link vererek yaptığımız çevirileri oluşturmaktadır. Özetle farklı tonlarda ve çok sesli bir blogküreye sahip değiliz.
Bloglar özellikle son dönemde yüksek okuyucu sayılarına ulaştılar. Bloglar medyaya alternatif olabilir mi? Medya gibi gündem oluşturacak güce sahip olabilirler mi?
Medyaya alternatif değil belki ama medyanın içinde bir başka unsur olarak yer alacaklardır.
Eminim bir çok blog yazarını takip ediyorsunuz ama şu an aklınıza gelen takip ettiğiniz bloglar hangileri?
Son dönemde Azbilmiş rss okuyucuma girdi. Özellikle netbook haberlerini buradan takip ediyorum. Serdar Kuzuloğlu ve Webrazzi okuyucu olarak takip ettiklerim. Yabancı bloglar olarak ise Life Hacker ve Read Write Web sık sık takip ettiklerim arasında bulunuyor.
Son olarak blog hayatına henüz başlamamış yada yeni yeni yazmaya başlayan yada yazan ama istediği okuyucu kitlesini bir türlü elde edemeyen blog yazarlarına/adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Bu soru üzerine Blog Herald üzerinde sevdiğim bir yazı aklıma geldi. Yazının başlığı “Don’t excuse, Just write” şeklindeydi. Yani yazamadım kusura bakmayın gibi şeyler yazacağınıza bahane üretmeyin sadece yazın. Benim de tavsiyem hep kendiniz yazın, araştırın. Bir zaman sonra meyvalarını toplamaya başlarsınız.
Verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederek, röportajımızın sonuna geldiğimizi üzülerek de olsa söylemek zorundayım. Gerçekten çok güzel bir sohbet oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Keyifli bir röportaj olduğunu belirtmeliyim. Pdfdergi’ye teşekkürlerimi sunuyorum. Yayın hayatınızda başarılarınızın devamını dilerim.
Severek takip ettiğim Alper Orus’ a ait günlüğüne murekkep.org adresinden erişebilirsiniz.
Saygılar. Burada bu röportajı görmek benim açımdan çok güzel 🙂
Yorumunuz için teşekkürler. Benim için de güzel bir tecrübe oldu.
Pdfdergi’ye bu imkanı sunduğu için tekrar teşekkürlerimi iletirim.
Çok eğlenceli bir röportaj olmuş.WEb sitenizi gezme fırsatı buldum ve çok beğendim.Başarılarınızın devamını dilerim.